Giresun Haberleri

Biz Bu Kafayla Gidersek…

Bu yazıyı paylaşın

Biz bu kafayla çok daha; Çin’den aşı, Rusya’dan hava savunması sistemi, ABD’den f-35, kanser, SMA ilacı, Almanya’dan makam aracı, otomobil, Japonya’dan, Kore’den bilgisayar, telefon, Meksika’dan kuru fasulye, nohut, Rusya’dan buÄŸday, Moldova’dan ayçiçeÄŸi, Ukrayna’dan soya, Güney Amerika’dan angus alırız. Bu güzel ülkenin 1960 yılında, 27.milyon nüfusu varken, tarımsal hayvan varlığı (büyük-küçükbaÅŸ) 72.milyon, 2019 yılında nüfusumuz 83.milyon, tarımsal hayvan varlığımız toplamı ise, 68 milyon, ilginç deÄŸil mi? Ä°srail’den hibrit tohum, milyarlarca dolar ödeyerek, ithal ederiz. Konya ilimizden biraz büyük yüzölçümü olan, suyun içinde Hollanda, tarımsal ihracatı (Hollanda yüzölçümü 41.543 km², Konya’nın 38.873 km²) 95 milyar Euro ile dünya ikincisi olur, biz geçmiÅŸin, kocaman tarım ülkesi, nal toplarız.

Üniversiteleri, aile şirketi haline getirmeye, oğlan, kız, damat-, kayın, enişte, yeğen, yandaş, bilim hırsızlığıyla, intihalle, akademik kariyer yapanlarla doldurmaya, kadrolaşmayla uğraşırken neyi nasıl başaracağız?

BoÄŸaziçi, ODTÃœ, Bilkent ve Ä°TÃœ, Yıldız Teknik, ülkemizin her ÅŸeye raÄŸmen yüz akı olan uluslararası, saygın üniversiteleriydi. Eskiden diplomaları; ”hamilikart yakınımdır” ya da bu ”bu arkadaÅŸ, partimiz üyesidir den çok daha kıymetli, referanslardı. Mezunları havada kapılır, iÅŸi onlar seçerlerdi, alternatifleri arasından. Sosyal Bilimler ve Tıp eÄŸitimi açısından ise; Ä°stanbul, Ankara ve Gazi Ãœniversiteleri, Hacettepe ve CerrahpaÅŸa Tıp Fakülteleri de kaliteli üniversitelerimizdendi.

Bu gün asıl sorun; Türk Ãœniversitelerini çiftlik gibi kullananlar, rant kapısı yapan; çapsız yeteneksiz, bilimle alakası olmayan,  ”bilim üretmekten uzak sadece kadro üretmekle meÅŸgul” sözde akademisyenler ve bu tiplere bu imkânı veren anlayıştır, problem…

Aziz Sancar’ı, Amerika’da bilim üretip, Nobel alırken, UÄŸur Åžahin ve Özlem Türeci’yi Almanya’da, tüm insanlığa umut olan aşıyı üretirken izlemek zorunda kalır. Millet olarak bak bunlar Türk diye övünerek avunuruz. Dünyada onlarca, Åžirketin ekonomik deÄŸeri. Türkiye’deki yerli bütün ÅŸirketlerin deÄŸerinden fazladır.

1990’lara kadar, Bizden çok daha kötü durumda, hatta açlıkla boğuşan, Güney Kore’nin, üniversitelerine ve bilimi önüne koyarak; AR-GE çalışmaları, IT Vadileri, üniversite, şirket, devlet işbirliğiyle bizi, misliyle katladığı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Güney Kore bizim 3/2 nüfusuyla, 2 Trilyon dolar GSMH üretirken, 30 bin Doların üstünde Kişi başına milli gelir. %1.7 enflasyon, %3,3 işsizlik oranı onlar; Hyundai, Samsung gibi…

Milyar dolarlık, teknolojik şirketleri desteklerken, katma değeri olan yüksek teknoloji üretmiş, çığ gibi büyümüş, Biz ise;3-5 yol, köprü müteahhidine KÖİ(Kamu Özel İşbirliği) Projeleri, sonuç ortada. Yüksek teknoloji, ya da aşı, ilaç ya da dünya çapında bir tek, teknoloji şirketimiz var mı?

Evet, BoÄŸaziçi Ãœniversitesi dört dörtlük olmasa bile, her ÅŸeye raÄŸmen, elittir ama kayırmacılığın, çapsızlığın deÄŸil. Bilimsel kriterlerin ve liyakatin elitidir ve bu ülkenin en iyi üniversite örneÄŸidir. Bu durumu anlamak için; öğrenci yerleÅŸtirme ve akademik kadro istihdam kriterlerine bakmanız yeterlidir. BoÄŸaziçi Ãœniversitesi; adrese teslim; yüksek lisans, doktora ya da akademik kadro ilanı göremezsiniz. Hedef bütün ülke üniversitelerinin çıtasını, BoÄŸaziçi Ãœniversitesi çıkartabilmek olmalı, BoÄŸaziçi Ãœniversitesini ne idiğü belirsiz, yayın-bilim üretmeyen üniversiteler seviyesine indirmek deÄŸil. Bu durumu orta öğretimde gelinen noktada görmek mümkün. Rezil ettik; Fen ve Anadolu liselerini. Bu gün kim övünebilir bu ülkenin, eÄŸitimde geldiÄŸi son noktayla. Akademik yayın konusunda, Ä°ran’ın bile gerisine düşmüş bir tablo var karşımızda…

Özgürlüğün ve kendini ifade etme fırsatı olmayan yerde, bilim-teknoloji üretilemez. Hele de konu bilim ve üniversiteyse. Hiç bir parti teşkilatı ya da siyaset akademisinden bilim-teknoloji çıkmaz.

Gerekçesi ne olursa olsun, BoÄŸaziçi Ãœniversitesi demir kapısına ”’kelepçe takanlar”’… Kapak yaptınız, ülkemizi dünyaya. Hiçbir dış gücün baÅŸaramayacağını baÅŸardınız, Türkiye algısı adına.

Hiç mi ders almayız, yaşadıklarımızdan, tarihimizden? 12 Eylül sürecini yaşamış bir nesiliz, biz. Ne dolaplar çevrildiğini bu gün daha iyi görebiliyoruz.

Ülke yönetiminde zaaf gösterilirse, O zaman işte, terör örgütlerini, Ülke üzerinde projeleri olanların işi kolaylaşır. Faturayı ise bu güzel ülkenin; onurlu insanları, evlatları ve daha doğmamış torunlarına ödetirler, aynen 12 Eylül öncesi ve sonrası olduğu gibi.

Kimse, bu güzelim ülkeye olan sorumluluÄŸunu unutmasın. Siyasisinden, kolluk gücüne, akademisyeninden, vatandaşına, ”ateÅŸi kıvılcımken söndürmeyi” baÅŸaramazsak, gelecek nesiller, bizleri yargılar ve mahkûm kılar. Hiç kimsenin; üniversiteleri bilim üretmekten alıkoyacak, siyasi mülahazalara ve yandaÅŸ kayırmacılığına mahkûm etmeye hakkı yoktur.

Yeni atanan rektörü, tanımadığım için çokta yorum yapmak istemem ama özgeçmiÅŸine bakınca; ODTÃœ gibi çok iyi bir üniversite bitirmiÅŸ, piyasada önemli ÅŸirketlerde çalışmış, siyasetle ciddi iÅŸtigal etmiÅŸ. 10 yıl gibi yönetsel akademik geçmiÅŸiyle “çok hızlı yükselmiÅŸ” daha çokta, metalik müziÄŸi sevdiÄŸini, çok kitabı olan bir babanın da oÄŸlu olduÄŸunu anlıyoruz. Yayını var mıdır nedir, araÅŸtırmadım, ne gerekçeyle de atandı bilmiyorum. Ancak bazı kurumların hele de köklü üniversitelerin, çok büyük kıymeti ve gelenekleri vardır, ülkemiz için. Buraları yönetecek Ä°nsanların; birikimli, tecrübeli, bilimsel ve akademik nosyonu tartışılmaz, uluslararası akademik camiada kabul görür nitelikte olmasını, bir Türk Vatandaşı olarak temenni eder ve isterim.

Birde bu güzel ülkede, ne hikmetse; geçmiÅŸte yerden yere vurulan kurumlar ve yasaları, kullanıp çok kolay geçmiÅŸ yaÅŸananları ve dediklerimizi unuturuz, hiç anlamam. Bana göre demokrasi, bana göre hukuk, bana göre…”YÖK”!

Rahmetli Valimiz Recep YazıcıoÄŸlu’nun, liyakate atıfla,  bir tespiti vardır hiç unutmam…” Türklerin, özellikle de Osmanlı dönemi için söz çok anlamlıdır; “ne zaman bir kiÅŸi, bulunduÄŸu makamı, ÅŸereflendirdiyse devlet yücelmiÅŸ, ne zaman ki makam, insanları ÅŸereflendirmiÅŸ ise o zaman devlet çökmüştür.”

Makamlara öyle İnsanlar getirilmeli ki; bilgisi, birikimi, yeteneği ve başarılarıyla makamları, sorumluluk alanlarını, ileriye taşısın, yüceltsin. Eğer makamlar, yakınlık ve yandaşlık anlayışıyla; yeteneksiz, çapsız, beceriksiz kişilere teslim edilir ise, makamlar ya da işler, çürüyüp, çökmeye mahkûmdur.

Liyakatin en önde tutulduğu, bilimin, aklın, vicdanın ve adaletin ışığında, makam işgal eden insanlarımızın hak ettiği makamlara gelmesi dileğiyle sağlıcakla kalın.

*HaÅŸim Birol Tekin – DoÄŸankent Eski Belediye BaÅŸkanı

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz. Anladım