Giresun Haberleri

Erbakan Hocamızla Birlikte Geçen Bir Ömür!

Bu yazıyı paylaşın

1975 yılından Fazilet Partisi kapatılıncaya kadar Millî Görüş Mektebi ve Hizmet Kervanında talebe ve nefer olma şerefine nail olmuş bir fâni olarak, rahmetli Hocamızın bâkî âleme irtihalinin sene-i devriyesi münasebetiyle ve ruhunun şad olmasına vesile olması düşüncesiyle işte birkaç anekdot…

Rahmetli Erbakan Hocamızın hitabetteki ustalığı, keskin zekâsı, hazır cevaplılığı, nükteli, hicivli konuşmaları (seven ve sevmeyen) herkesim tarafından tartışmasız kabul görmüştü. Basit hadiseleri dahi çok güzel süsleyerek takdim ederdi…

Millî Görüş döneminde özellikle 1990 yılları öncesinde seçimlerde aday olmak; seçilip makam ve mevki elde etmek için değil, adaylığı vesile kılıp kapı kapı dolaşıp davayı anlatmak içindi…

1976-77 yıllarında, bir gün Genel Merkezde, saat 24… Gecenin geç saati olmasına ve günün yorgunluğuna rağmen herkes pür dikkat Erbakan’ı dinliyor. Hocamız Kunut Duasının manasını açıklıyor… Birlikte olduğumuz emekli bir müftümüze; “Bunları bize sizler şimdiye kadar niçin anlatmadınız?” diye sorduğumda, müftünün (esprili) cevabı: “Bizler de bilmiyorduk ki!” olmuştu. (Kunut Duasının manasını o günden sonra başka bir yerde o günkü anlamda dinleme fırsatını da maalesef bir daha pek bulamadık!)

Yıl 1987. Milletvekili genel seçimleri… Mitinglerin ilan edilen saatte yapılması zor… Araya programda olmayan konuşmalar giriyor. Hocamızın kimseyi kırmak istemeyen bir nezaket anlayışı var! Giresun mitingini vaktinde yapabilmek için Hocamızı Rize’de karşılamaya gidiyoruz… Yol boyunca ilçelerde büyük kalabalık Hoca’nın yolunu kesiyor… Hocamız ise konuşmaya başladığında 30-40 dakikadan önce mikrofonu bırakmıyor! Bu gidişle Giresun’daki programa zamanında yetişemeyeceğiz… Milletvekili adayı sıfatıyla; “Hocam, sizler bir selamlama konuşması yapsanız da diğer hatipler devam etse olmaz mı?” dediğimde, “Ya hiç konuşmayacaksın ya da konuşmaya başlayınca bir meseleyi tam anlatacaksın” cevabıyla karşılaşıyoruz… Bu sözün sırrını ancak yıllar sonra anlayabilmiştik. Önemli olan konuşmak değil, topluma ve muhatabına bir şeyler anlatabilmek! Esasında Hocamızın genelde söz ve projeleri hep zamanla daha iyi anlaşılmıştır. Bu da Erbakan Hoca’nın ufkunun ne kadar geniş olduğunu göstermektedir.

Erbakan Hocamızın bulunduğu ortamda, pek soru soran olmazdı. Diğer bir ifadeyle soru sorma cesareti gösteren pek olmazdı! Çünkü Hocamız “teklif mükellefiyet gerektirir” der, soru sorana o anda vazife verirdi. Vazife almaktan kaçınanlar da soru sormaya cesaret edemezlerdi. Âcizane teşkilat vazifesini yapanlardan olarak, soru sormaktan da çekinmezdim. MKYK toplantısında bir gün, ikinci defa söz almamak için, yanımda oturan emekli albay bir ağabeyimize “albayım, şu meseleyi siz sorar mısınız” dediğimde, albay ağabeyimizin söze başlarken ilk cümlesi: “Ahmed Bey diyor ki…” İşte, Erbakan Hoca’nın bulunduğu ortamda soru sormanın zorluğu!

Erbakan Hoca’nın ideali, iktidara gelerek milletimize ve insanlığa hizmet etmekti. Parti çalışmalarını bu maksatla yapardı. Bir parti eğitim toplantısında bu düşüncesini şöyle özetliyordu: “İktidara gelebilmek için Demokrasi sisteminde ‘parti kuracaksın ve en fazla rey alarak iktidara geleceksin’ kaidesini koymuşlar. Bu sebeple bizlerde burada en fazla nasıl rey alabileceğimizi ve parti çalışma usulünü konuşuyoruz. Bizim particiliğimizin esası budur! Şayet deselerdi ki ‘en yüksek atlayan iktidara gelecek’; bugün bizler de burada yüksek atlama talimi yapmış olacaktık…

***

Erbakan Hocamızı fâni âlemden bâki âleme irtihalinin 10. sene-i devriyesinde rahmetle, minnetle, şükranla ve dualarla yâd ediyoruz.

Allah rahmet eylesin, mekânı cennet, makamı âlî olsun!

***

“Namaz dinin direği, Cihad ise zirvesidir. Biz siyaset değil cihad yapıyoruz.” (Prof. Dr. Necmeddin Erbakan)

Vesselam…

Ahmed Çıtlakoğlu

27 Şubat 2021 C.tesi / 15 Receb 1442

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz. Anladım