Giresun Haberleri

Yaşanmış Bir Güveç Hikâyesi

Bu yazıyı paylaşın

Yetmişli yılların başı; Ortaokula gidiyorum. Her gün yaklaşık 8 km yürüyorum. Aylardan Ramazan, günlerden Çarşamba. Anacığım Eynesil’e inmiş et almış. Onu doğrayıp bir çalparaya doldurmuş, kalemlikteki ocak ateşinin üzerindeki saç ayağa koymuş, altını da kalın odunlarla yakmış fıkır fıkır kaynarken, hayvanlara yal vermek için dışarı çıkmış.

İftara yarım saat var. Okuldan eve geldim. Oruçluyum. Ama yürüyerek köye çıkmışım. Yorgunum ve çok da açıkmışım. Yaşım daha on üç.

Baktım evin kapısı açık. Alt kattaki mutfağımızdan nefis bir yemek kokusu geliyor. Çantamı girişteki tahta merdivene bıraktım.

Ocağa yaklaştım. Ocakta tüten çalparanın kapağını açtım. Dolaptan bir bakır sağan ile bir tahta kaşık aldım. Sağanı yarım doldurdum. İçini karıştırıp kapağını kapattım. Bir dilim ekmek kırdım. Gerisi halen pişmekte olan güveçten haşlı haşlı halputarak doyuncaya kadar yedim zamanlar cılızdım ve bu günkü gibi yemekle pek aram yoktu. Sonra altındaki odunları düzelttim. Dolapta gözüme ilişen bir elmayı cebime koyup, Nasuhlu harmanına çıktım.

Bizim Nasuhlu erkekleri ile köyün başka yaşlıları harmanda oturuyorlar, derin sohbete dalmışlar. Kimi elma soyuyor, kimi köstekli saatinin kapağını açıp bakıyor. Neşe gırla.

İftara beş dakika var yok. Beklediğimiz yerden Eynesil çarşısı, Eski Camisi ve top patlatılan alanı görünüyor.

Saat yarışı arasında vakit 16.04 oldu. Önce caminin ışıkları yandı. Sonra top patladı. Herkes elinde bulunan kabukları soyulmuş elma dilimlerini ısırarak oruç açmaya başladı. Ben, cebimde bulunan elmayı çıkardım, çatırt diye ısırıp orucumu açtım.

Biz çocuklar koşarak, yaşlılar ise yürüyerek evlerine döndüler.

Mutfakta sofra kurulmuştu. Herkes suyla oruç açıyordu. Evde benimle birlikte oruç tutan dört kişiydik.

Sofraya oturdum. Önce ortaya konulan, içine mısır ekmeği doğranmış budaklı kelemli pancar çorbasını kaşıkladık. Daha sonra ocaktaki çalparada pişmiş güveci aynı sağana koydular. O yıllar, yemekler tek kapta ve sofra ortasında duran sahan bir kaptan yeniliyordu. Aynı anda kaşık sokulmazdı. Biri kaşığını doldurunca, diğeri daldırırdı. Ben de bir boşluk buldum. Kaşığımı doldurup ağzıma attım. Birden tadından olsa gerek aynı yemeği daha önce yediğimi hissettim. Kendi kendime “Ben bunu daha önce yedim ama ne zaman” diye söyleniverdim. Şavvvv aklım başıma geldi. Çaktırmadan sofradan kalktım.

Güveciniz leziz, iftarınız hayırlı olsun.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz. Anladım