Giresun Haberleri

Harşit Vadisi’nin sesini duyuyor muyuz?*

Bu yazıyı paylaşın

Eğer yer altındaki kaynakları çıkaranlar, gerekli önlemleri alamayacak, bu kaynakları çıkarırken, tabiata, tarihe, yer üstündeki can ve canlılara zarar verecekse, bırakın o kaynaklar yerin altında kalsın,

Doğankent’in Çatalağaç köyünde korkulan oldu. Günlerdir süren yağışların ardından Maden firmasına ait atık havuzunun taştığı, Tonlarca kirli su, sülfürlü mineral kalıntıları, flotasyon reaktifleri ve asidik maden drenajlarıyla birlikte dereye ve toprağa karıştığı iddia edildi.

Bu dereler yalnızca köyün içinden akmıyor; Harşit Çayı’na, oradan da Karadeniz’e ulaşıyor. Bugünlerde yaşanan bu taşkın, uzun süredir dillendirilen kaygıların ete kemiğe bürünmüş hâli.

Aslında uyarılar defalarca yapıldı. Yağışlı ve dik yamaçlı Doğu Karadeniz’de atık havuzlarının her zaman risk taşıdığı bilimsel bir gerçek. Heyelan, toprak kayması, çamur akıntısı… Bir anda havuzları patlatabilir ya da taşırabilir. Nitekim öyle oldu. Şirketin daha önce ÇED süreci tamamlanmadan atık havuzu inşa ettiği, çevreye sızıntılar yoluyla zarar verdiği iddiaları zaten kayıtlara geçmişti. Çevre Bakanlığı’nın denetimlerinde sınır değerleri aşan kirlilik tespit edilmiş, idari para cezaları uygulanmıştı. Ancak dün ve bugün yaşanan olay, yalnızca kâğıt üzerindeki cezaların ötesinde, doğrudan insanların sağlığına ve geleceğine dokunuyor.

Mesele sadece bir havuzun taşması değil. Eğer iddialar doğruysa bu topraklara sızan kurşun, çinko, bakır ve diğer ağır metaller yıllarca kalacak. Çocukların zihin gelişimini geriletecek, yetişkinlerin böbreğini, sinir sistemini tahrip edecek. Dünya Sağlık Örgütü “kurşun için güvenli seviye yoktur” derken, biz nasıl susabiliriz? Bugün çalışanların aldığı maaş, yarın hastane masraflarını bile karşılamayacak. İşin acı tarafı, havuzun taşan suyu yalnızca insanı değil; fındık bahçelerini, içme suyu kaynaklarını, hayvancılığı da vuracak.

Unutmayalım: Türkiye’nin en kaliteli fındığı Giresun’da, Giresun’un en kaliteli fındığı ise Harşit Vadisi’nde yetişiyor. Bu topraklarda yetişen fındık, dünya markası. Peki, ağır metalle kirlenmiş toprakta yetişen ürünü kim satın alır? Arıların kaybolduğu, derelerin zehirlendiği bir vadide bereket kalır mı? Birkaç yılın istihdamı uğruna bir yüzyıllık tarım geleneğini heba etmeye değer mi?

Ve bir başka hakikat: Bu vadide yalnızca fındık değil, tarih de var. Harşit Savunmasının verildiği topraklardayız. Bir milletin bağımsızlığı için canını ortaya koyduğu yerde, şimdi gelecek nesillerin yaşam hakkı tehdit ediliyor. Tarihi mirasımıza ihanet değil de nedir bu?

Evet, bugün ilçede yüzlerce kişi ilgili madenlerde çalışıyor deniliyor, tamam bugün kahveler dolup taşıyor, esnaf biraz daha kazanıyor. Ancak bu tablo kısa vadeli bir yanılsama. Madenin ömrü bittiğinde geriye ne kalacak? Kirlilik, hastalık, çorak topraklar ve işsiz insanlar.

Bu mesele bir şirketin kârı ya da birkaç yüz kişinin maaşı meselesi değildir. Bu mesele bir ilçenin vicdan meselesidir. Susmak kolaydır, ama suskunluk en büyük suça ortak olmaktır.

Harşit Vadisi’nin sesi şunu söylüyor: Eğer bölge hassasiyetleri, coğrafyası ve sağlığı tehlikeye atılacaksa Doğankent’te maden olmamalı, bu cennet vadi ve bu tarihi şehir kısa süreli kazanç için geleceğini yok etmemelidir, neyse… Şimdilik kalın sağlıcakla.

*Kamil Patan Giresun Üniversitesi Öğretim Görevlisi

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz. Anladım