Giresun Haberleri

Hüzünlü Bir Vefa: Haymana’dan Mangal Dağı’na…

Bu yazıyı paylaşın

Afyonkarahisar Giresunlular ÅžehitliÄŸi’nden ayrılmak zaten zordu, ama o ayrılığın ardından yaÅŸananlar, içimizdeki hüznü bir kat daha artırdı. Tam Afyon-Ankara karayoluna çıkmıştık ki, Dernek BaÅŸkanı Selahattin Özkara aradı. O samimi, Karadenizli sıcaklığıyla, “Yemek yemeden buradan gidemezsiniz,” deyiÅŸi hâlâ kulağımda. Vaktimizin kısıtlı olduÄŸunu, akÅŸam olmadan Ankara’ya varmamız gerektiÄŸini söylesek de, Türkiye’nin et ambarı Afyon’dan da yemeden gitmek olmazdı. İscehisar’ın güzel bir mekânında aceleyle o lezzetli yemeklerden tattık. O misafirperverlik, biz daha yolun başındayken bile içimizi ısıtmıştı.

Yolumuz üzerindeki Bayat, Sivrihisar ve Polatlı… Ülkemizin ne kadar büyük ve güzel olduÄŸunu görüyorduk. Ancak o uçsuz bucaksız, bozkırın hakim olduÄŸu manzaralar karşısında, bizim Giresun’umuzun ve Karadeniz illerinin yeÅŸilliÄŸine sahip olduÄŸumuz için ne kadar şükretmemiz gerektiÄŸini düşündük. Bu topraklar uÄŸruna can veren atalarımız, geride bize yemyeÅŸil bir yurt bırakmıştı.

Nihayet, akşam namazı geçmeden, hedefimiz Haymana’daki mekânımıza ulaştık. Yorulmuştuk, ama dinlenmeye geçmeden, 1890’lı yıllardan kalma Haymana Merkez Camii’nin huzurlu atmosferinde akşam namazımızı eda ettik. Sanki o eski mabet, bizi misafir etmekten memnuniyet duyuyordu.

Tirebolulu Komutanın Huzurunda

Sabah ilk işimiz, gezi boyunca yüreğimizde taşıdığımız en büyük vefa borcunu ödemekti. 42. Gönüllü Alay Komutanı, Tirebolulu Şehit Hüseyin Avni Alpaslan Bey’in mezarının da bulunduğu anıt mezarlığı ziyaret ettik. Bir hemşehrimizin, vatanın en kritik savunma hattında komutanlık yapmış olmasının gururu, içimizdeki hüzünle karışıyordu.

Orada, aziz ÅŸehidimizle beraber diÄŸer kahramanlar için Yasin-i Åžerifler ve sureler okuduk. Dualarımızı ederken, gözyaÅŸlarımızla ıslattık o toprakları. O an, atalarımızın bedbinliÄŸe ne kadar yabancı olduÄŸunu, nasıl da sadece “vatan” diyerek ilerlediklerini hissettik. Bu huzurdan istemeyerek ayrıldık; çünkü bizi bekleyen, İstiklal Savaşımızın kalbi Mangal Dağı ÅžehitliÄŸi vardı.

Mangal Dağı’na Uzanan Çileli Yol

Mangal Dağı… İstiklal Savaşımızın en önemli karargâhlarından, Haymana’ya 40-45 kilometre uzaktaydı. Burası, yüzlerce Giresunlu yiÄŸidin yanında binlerce ÅŸehidimizin yattığı yerdi. Burada, Karadenizli gönüllüler, modern silahlara karşı aba zıpka ve kama bıçakla çarpışmış, bizler için canlarını feda etmiÅŸlerdi.

Ancak oraya ulaÅŸmamız, tam bir maceraya dönüştü. Tam dağın eteklerine vardık derken, yol bitti! Navigasyon bizi düpedüz bir tarla yoluna yönlendirmiÅŸti. “Belki çıkarız,” umuduyla tarla içinde bir iki kilometre kadar ilerledik ama ÅŸehitlikten eser yoktu. Ümidimiz tükendi, geri dönmeye karar verdik. Bari duamızı bu kutsal topraklara yakın bir yerde edip ayrılalım derken, dönüş yolunda bir kavÅŸakta karşılaÅŸtığımız araca sormaya karar verdik.

Aracı durdurup sorduk. Adam, “Ben biliyorum, beni takip edin,” dedi. Mecburen 3-4 kilometre takip ettik. Ancak bir kavÅŸakta durup bize yönelttiÄŸi soru, bizi ÅŸaÅŸkına çevirdi: “Yoksa siz defineci misiniz? Öyleyse ben de geleyim.”

İçimiz yandı. Binlerce kilometre yol gelmiÅŸ, gözyaÅŸlarıyla dualar etmiÅŸtik. Ona, “Bizim ecdadımız yatıyor buralarda. Buraya 1000 kilometre yol yaparak geldik. Defineyi memleketimizde de ararız,” dedik. TeÅŸekkür edip ayrıldık. O an, atalarımızın ruhuna duyduÄŸumuz vefanın, maddiyatla karıştırılması bizi derin bir hüzne boÄŸdu.

Karşımızda Mangal Dağı

Adamın tarif ettiÄŸi yönde 2-3 kilometre daha gittikten sonra, nihayet solumuzda ÅŸehitlik tabelası bizi karşıladı. Yeni yapıldığı belli olan, jilet gibi bir asfalt yol… SaÄŸlı sollu dikilen aÄŸaçlar, buraya verilen önemi gösteriyordu. Yol, sanki bize verilen zahmetin bir ödülü gibiydi.

Şehitliğe ulaştığımızda, düzenlenmiş, güzel bir dinlenme yeri ve tabelalarda sosyal tesis olduğu anlaşılan modern bir alanla karşılaştık. Vaktimiz sınırlıydı; fazla oyalanmadan şehitlerimiz için Kur’an’dan sureler okuduk, dualarımızı ettik. Vazifemizi yerine getirmenin huzuruyla, ama içimizdeki hüzün hiç dinmeden Haymana’ya geri döndük.

Dönüşümüz, meğer navigasyonun bizi yönlendirdiği o uzun tarla yolundan değil, bambaşka, daha kısa bir güzergâhtan oldu. İçinden geçtiğimiz o küçük köyleri ve köylüleri, yaşadıkları zor koşullar nedeniyle içimiz sızlayarak andık; ancak sahip oldukları o geniş, uçsuz bucaksız arazileri görünce de onlara gıpta etmeden duramadık.

O gün, vatan için can verenlerin zahmetinin büyüklüğünü, bu toprakların deÄŸerini ve Karadenizli olmanın onurunu bir kez daha derinden hissettik. Yorgun bedenlerimizle deÄŸil, huzur bulmuÅŸ ruhlarımızla Ankara’ya doÄŸru yol almaya devam ettik.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz. Anladım