Giresun Haberleri

Zihinlerden Topraklara Kuşatılmak nedir?*

Bu yazıyı paylaşın

Dünya sahnesinde göze görünmeyen bir oyun oynanıyor. Bu oyunda ne top sesleri var, ne asker yürüyüşleri. Bu bir zihin savaşı. Tetikçiler medya baronları, silahları algoritmalar, kurşunları ise ideolojik paketler. Ve milyonlar, hiç farkına varmadan vuruluyor—ruhen, zihnen, kültürel olarak.

Küresel sistem, artık doğrudan sömürmek yerine senin rızanla seni yok etmenin yollarını buldu. İşte bu yüzden modern çağın emperyalizmi; toprak değil, insanın aklını, inancını, kimliğini hedef alıyor.

Bugün dünyayı yöneten küçük bir azınlık var. Elit sermaye grupları, medya tekelleri, teknoloji devleri, silah sanayileri, merkez bankaları vb. Bunlar, farklı görünse de aynı masanın etrafında oturur. Ortak hedefleri; çoğunluğu yönetilebilir halde tutmak.

Yönettikleri halklar büyük, ama parçalı. Nasıl mı parçalanıyor?

  • Sağ-sol, laik-dindar, kadın-erkek, etnik-mezhepsel, modern-geleneksel…
  • İzmler: Kapitalizmin türevleri ile üretimden koparıyorlar.
  • Algılarla: Özgürlük adı altında bağımlılık, çağdaşlık kisvesiyle kimliksizlik satıyorlar.

Ve bu parçalanma derinleştikçe, kontrol kolaylaşıyor. Kardeşi kardeşe kırdırmak varken, neden savaşsınlar ki?

Kimliğini Yitirirsen, Kimin Olduğunun da Önemi Kalmıyor.

Senin kim olduğunu unutmanı istiyorlar. Kendinden utan, kendi kıyafetinden sıkıl, kendi diline burun kıvır. “Modernleş” ama başkasına benzeyerek.

Bir toplum kendi müziğini, masalını, atasözünü, kıyafetini, yemeğini aşağılıyorsa, artık işgal etmeye gerek yoktur. O toplum kendini zaten teslim etmiştir.

Sen topraktan Uzaklaştıkça Zincirlerde sana yaklaşır

Bizi doğadan kopardılar, Şehirlere tıktılar. Raflara bağımlı hale getirdiler. Üretemeyen toplum, tüketime mahkûmdur. Toprağı unutan halk, bağımsız olamaz.

Senin tarlan yoksa, ekmeğin başkasının fabrikasından gelir. Senin fikrin yoksa, düşüncen başkasının ekranından yansır. Senin hikâyen yoksa, rolün hep figüranlık olur. Birey olmanın gerekleri vardır.

Her şeyi değiştiremeyiz belki ama herkes kendi yerinden başlarsa çok şey değişir.

Bana göre gerçek direnişin bir yolu vardır.

  • Zihnini kurtar. Sorgulamayan kişi özgür değildir.
  • Kültürünü yaşa. Bir türkü, bir deyim, bir oyun… Hepsi zincir kırar.
  • Toprakla yeniden bağ kur. Tohum at, fide dik. Direniş sadece sokakta olmaz.
  • Tüketimi değil, üretimi seç. Yaz, çiz, üret, paylaş.
  • Medya orucu tut. Sürekli maruz kalan kişi düşünemez.
  • Kutupları reddet. Sloganlara değil, hakikate sarıl.
  • Kimliğini sahiplen. Köklerinden utanma. Senin hikâyen bu çağın ilacıdır.

Son Söz: ” Uyuyanlar Tarih Olur, Uyananlar Tarih Yazar”

Emperyalizm yalnızca dışardan gelmez; ekrandan sızar, dilden yürür, fikirden içeri girer.

Sen uyanmazsan,  yönetilirsin,

Sen üretmezsen, tüketilirsin,

Sen hatırlamazsan,  unuttulursun.

Unutma:

Kendi hikâyeni yazmayan halk, başkasının senaryosuna göre yaşar.

Çok mu geç? hâlâ geç değil. Kalem elinde, toprak ayağının altında, sesin içinde…

Sadece silkelen ve başla. Çünkü direniş, önce fark etmekle başlar.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz. Anladım