Online Giresun Platformu
Doğa Katliamcısı Maden Şirketlerini Protesto Ettiler

Dereli Doğa Yaşam Derneği ve çevre örgütleri Giresun Atatürk Meydanı’nda iktidarı ve vahşi madenciliği protesto ettiler. İsmail Bektaşoğlu, Sebahattin Gündüz ve Soner Aydın STK’lar adına yaptıkları konuşmalarda şunları söylediler: “Değerli katılımcılar, uzun süredir Giresun’da bir acı gerçekle karşı karşıyayız. Espiye’de, Doğankent’te, Şebinkarahisar’da, Dereli’de ve Giresun’un dört bir yanında vahşi ve rantçı bir madencilik yağmacılığı ile başımız belada. İlimizin %85’i maden sahası olarak ilan edilmiştir. Giresun’un üzerinde maden alanı tespiti için günlerce helikopterler gezdi.
Sorun şu ki devletin elinden alınıp sermayeye aktarılan madencilik çalışmaları, devletimize katkı sunmak yerine yabancı şirketlerin ve onların yerli ortaklarının daha çok zenginleşmesinin bir aracı haline gelmiştir. Bu konuda hiç düşünülmeyen ise bizler olduk. Ne köylümüz ne gelecek kuşaklarımız iktidarın umurunda değil. Doğup büyüdüğümüz, atalarımızdan bizlere miras kalan toprağımız, suyumuz, meramız zorla ellerimizden alınıyor. Memleket bizim, ama kararı masa başlarında başkaları veriyor.
Var olan durumda büyük sorunlar yaşarken şimdi de AKP iktidarı yerli ve yabancı maden ve enerji şirketlerine kolaylık sağlamak için yasa ve yönetmeliklerde bilmem kaçıncı defa değişiklik yaparak bu talanı daha da genişletmeyi amaçlıyor. Varsa, yoksa her şey maden ve enerji şirketlerinin çıkarınadır. Halk itiraz edermiş, isyan edermiş umurlarında değil. Sadece Giresun’da değil, ülke genelinde ormanlar, zeytinlikler, tarım arazileri, meralar, yaylalar, su kaynakları yok ediliyor. Yetmiyor gibi iktidar, şirketler zorlandıkça Meclis çoğunluğu ile yasa değişikliğini el kaldırma indirme ile yaşama geçiriyor. Bu oldu bittiyi kabul etmiyor, reddediyoruz.
Ülkenin dört bir tarafında toprağına suyuna sahip çıkan halkın tepkilerine rağmen bu taleplerine kulaklarını tıkayan AKP iktidarı, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’na 19 Haziran 2025 tarihinde sunulan “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin (torba kanun) adıyla 20 Haziran 2025 tarihinde komisyondan geçmesini sağlamıştı. Komisyonda söz alan muhalefet milletvekillerinin ve kuruluş temsilcilerinin konuşmaları dikkate bile alınmadı. Şimdi de yeniden Meclis gündemine getirildi, görüşmeler sürüyor. Bu yasa tasarısı memleketin iyiliği için geri çekilmelidir.
(ÇED) süreçlerinde kısaltmalar belli planın parçasıdır
Ormanlar, zeytinlikler, meralar, tarım arazileri ve korunan doğal alanlar 2004 yılından bu yana madencilik ve enerji projelerine açıkken bu teklif ile meralar, tarım alanları, doğa koruma bölgeleri de maden bölgesi olarak düzenlenmektedir. Ayrıca Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreçlerinde kısaltmalar ve hatta fiilen devre dışı bırakmalar gündeme gelmektedir. Teklif, Anayasa’nın çevrenin korunmasına ilişkin 56. maddesi ile devlet ormanlarını koruma yükümünü düzenleyen 169. maddesi başta olmak üzere temel çevre hükümleriyle çelişen düzenlemeler içermektedir. Bu kanun teklifinde insan yoktur, çiftçi yoktur, tarım yoktur, doğal hayat ve yaban hayatı yoktur, ekosistem yoktur, sürdürülebilirlik yoktur. Kısa vadede sadece ve sadece maden ve enerji şirketlerinin çıkarı vardır.
AKP iktidarı süresince maden ve enerji şirketleri lehine yasa değişikliği yaparken yalnızca Zeytincilik Yasası’nda 10 kez değişiklik yaparak şirketlerin önüne çıkan her engeli bu yolla açmayı kendine yol olarak seçmiştir. Bu durum iktidarın kimden yana olduğunu net bir şekilde göstermektedir.
Zeytinliklerin madenciliğe açılmasını kabul etmiyoruz
Özellikle zeytinliklerin madenciliğe açılması, ormanlarda izin mekanizmasının gevşetilmesi, meraların enerjiye kurban edilmesi ve kaçak yapılara af getirilmesi gibi hususlar uzun vadeli kamu yararına aykırıdır. Unutulmamalıdır ki, sağlıklı bir çevre olmadan ekonomik kalkınma da sürdürülebilir olmayacaktır.
Yasa değişikliğinde “kamulaştırma” da kolaylaştırılıyor. Böylece tarım arazilerimiz, fındık bahçelerimiz, ormanlarımız elimizden alınabilecek.
Bu yasa değişikliği Meclis’ten geçerse iklim değişikliği sorunu daha da artacak. Ormanı, tarım arazisi yok edilmiş bir coğrafyada iklim değişikliğinin olmamasını ummak saflık olur.
İklim değişikliği yasasıyla yeni mükellefiyetler geliyor
Bu yasayla yeni tehlikeler yanında sözde iklim değişikliğini önleme iddiasıyla hazırlanan yasa tasarısı da yeniden Meclis’e getiriliyor. Teklifte, “Adil geçiş”, “Birincil piyasa”, “Denkleştirme”, “Emisyon Ticaret Sistemi (ETS)”, “Gömülü sera gazı emisyonları” ile “Gönüllü karbon piyasaları”, “İklim adaleti” gibi tanımlar yer alıyor. Bunların yanında “karbon ticareti” ile yerli ve yabancı şirketlere iklim değişikliğini artıracak yeni haklar da sağlanıyor. Sözün özü aslında süslü cümlelerle doldurulan yasa tasarısı dünyayı yaşanmaz yaparken yerli ve yabancı sermayeye yeni bir pazar yaratılmak istenmektedir.
ÇED yönetmeliğinde yapılan değişiklik, maden ve enerji yasası ve iklim değişikliği yasa tasarıları birlikte ele alındığında tehlikenin büyüklüğü daha iyi anlaşılacaktır. İktidar Meclis’in çalışmalarına ara vermesini 31 Temmuz’a kadar uzatmasının nedeni de bu yasaları bir an önce çıkarma isteğinden dolayıdır.
Bu nedenle tüm partilere, sendikalara, derneklere, meslek odalarına; yurttaşlara sesleniyoruz. Bugün ses çıkarmazsanız yarın çıkarılacak sesin bir anlamı kalmayacak. Maden ve enerji şirketlerinin önündeki engelleri kaldıran çeşitli yasalarda değişiklik öneren yasa tasarısı ve iklim değişikliği yasası geri çekilmelidir. Zarar siyasi, inanç, mezhep, kimlik farklılıklarımıza göre olmayacak. Tüm canlılar zarar görürken şirketler zenginliklerine zenginlik katacaklar. Doğa ve yaşam için katliam anlamına gelen yasa tasarıları geri çekilmelidir.”
