Giresun Haberleri

Liselere Sınavla Girilmemelidir…

Bu yazıyı paylaşın

Giresun Üniversitesi Öğretim Görevlisi İsmail Bayram liselere giriş sınavının yapıldığı bir günde konuyla ilgili düşüncelerini sosyal medya hesabından paylaştı. Bayram yazısında;

“Meslek hayatı boyunca, ilkokul, ortaokul, lise ve üniversitede görev yapmış bir eğitimci olarak rahatlıkla bunu söyleyebilirim. Liselere sınavla girilmesi milletimiz için bir zuldür. Sınavı, çocuklarımızı eleme amaçlı yapmak daha da bir zuldür.

Henüz ondört yaşındaki bir çocuğu bu algıyla sınava sokmak, kaybettiği anda onun dünyasını başına yıkmaktır. Onun hayatını, daha o yaşta alt üst etmek, varsa başka yetenekleri, onları da kaybetmesine sebep olmaktır.

O yaşlardaki çocuklarımızın daha çok oyun oynayarak, tabiatta yaşayarak, hayatı tecrübe ederek, kısaca yaşayarak öğrenmeleri, eğitilmeleri gerekiyor. Bunu en iyi bilenlerden biri de Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk’tur. Çünkü bu konuda onlarca kitabı, makalesi vardır.

Ancak biz bunun yerine, en az iki yıl boyunca çocuklarımızı çalışma masasının başına kilitliyor, test denilen ve içinde ne olduğu, neye faydası dokunduğu hala bilinmeyen, görülmeyen karanlık bir odanın girdabında onları para gibi harcıyoruz.

Çok iyi bir hayat eğitimi verildiğinde, içlerinden ne dehalar çıkacak olan bu çocuklarımız; sınava endekslenmiş sistemin içinde pısırıklaşıyor, köreliyor, yeteneklerini hızla unutup, kaybediyor. Sosyal hayata girmemiş olduğundan; değerler bakımından eksik kalıyor, bedenen sağlıksız, ruhen sorunlu nesiller haline geliyorlar…

Lise müfredatlarının yeniden birleştirilmesi, okul farklarının giderilmesi, iyi-kötü okul ayrımının ortadan kaldırılması çok mu zor?

Geçmişte tecrübe ettiğimiz köy enstitüleri gibi bir sistem içinde, ihtiyacımız kadar, nitelikli öğretmen yetiştirip, objektif kriterlere göre rotasyon usulü görevlendirerek, meslek liseleri hariç olmak üzere müfredatları ayrıştırmadan programlayıp yürütmek çok mu zor?

Bugün farklılaştırdığımız liselerimiz, öğrenciyi yeteneklerine göre değil, Türkçe-matematik altyapısına göre kabul ediyor… Kanun koyucunun hiç hedeflemediği bir sonuç üretiyor sistem… Iyi okul, kötü okul, nitelikli okul, niteliksiz okul diye eğitim kurumları ayrışmış… Test becerisi en yüksek öğrenciler fen liselerine, diğerleri sırasıyla sosyal bilimler, düz lise ve meslek liselerine eleye eleye yerleştiriliyorlar!

Sonuç; milyonlarca diplomalı işsiz… Kapının dışında kalmış yalnız ve çaresiz yığınlar…

Öğrencinin birinci ve ikinci kademedeki sınıf öğretmenlerine bir sorun. Öğrencilerinin neye kabiliyetli olduklarını fark edemiyorlar mı? Hangi alanda daha başarılı olacağını göremiyorlar mı? Eğer bu sorulara doğru cevap veremeyeceklerine inanıyorsanız, o öğretmenleri niye çalıştırıyorsunuz?

Birinci kademeden sonra, öğrencilerin bir çoğunun mesleki eğitime yönlendirilmesi mümkün… Çıraklık Eğitim Merkezleri yıllardır tecrübe ettiğimiz doğru bir yapı… İkinci kademeden itibaren, haftada iki gün eğitim merkezinde teorik eğitim alan, kalan üç gün işletmelerde uygulama yaparak meslek öğrenen çocuklarımızdan razı değil miyiz?

Birkaç yıl önce bu sınava TEOG diyorduk. Sınavı kaldıracağız dediler, umutlandık… Fakat gel gör ki, sınavın sadece adı değişti. Sınava giren öğrenci kitlesinin sayısında önemli bir düşüş olmadı. Bugün 1 milyon 600 bin civarında öğrenci sınava giriyor…

Sadece adında “milli” kelimesi geçen Milli Eğitim Bakanlığı’nı gerçek anlamda millileştirmek zorundayız.

Milletin özelliklerini dikkate alan, milletin değerlerini müfredatın her kademesine yerleştirmiş, kalkınmak, gelişmek, medenileşmek ve yükselmek gibi milli hedefler doğrultusunda sonuç üreten gerçek biri “milli eğitim” sistemi kurmak zorundayız.

Üniversite giriş sınavlarına gelince:

Üniversitelere yerleşmede bu sınavların ağırlığının yüzde 40’ a düşürülmesi gerekmektedir. Lise yapılanmasını, geçmişten kazandığımız tecrübe bilgilerle yeniden düzeltip, lise öğretmen kurullarının objektif kriterlere göre verecekleri yerleşme notunun ağırlığı kalan yüzde 60’ı oluşturmalıdır.

Kuru bilgiyi ölçen, test usulü sınavları terk ederek, öğrencinin gerçek bilgiye erişim, muhakeme, iletişim, ikna, yönetim ve kriz gibi konulardaki yeteneklerini ortaya çıkarabilecek farklı bir sınav metodu ile sistem değiştirilmelidir.

Bahsettiğim bu sistem, bugün çok serzenişte bulunduğumuz öğretmenlik mesleğinin onurunu da tekrar ayağa kaldıracak, öğretmen toplum içinde hak ettiği makama yeniden yükselecektir…

Zira bir şeyin etkisini azalttığınızda değerini de otomatik olarak düşürmüş olursunuz…

Mesleki eğitimin bugün içine düştüğü çıkmazdan kurtarılması, meslek liseleri ve meslek yüksekokullarının nitelikli öğrencilere kavuşması yoluyla mümkün olacaktır. Yukarıdaki sistem yeteneklerine göre yerleştirmeyi öngördüğünden; öğrenciler hem teorik, hem uygulamalı iyi bir eğitim alacaklar; mezun olduklarında, kolay iş bulabilen, iş yapabilen bir konuma geleceklerdir.

Bugün bu kitle, eğitimini aldığı alanda yeterli görülmediğinden, devlet kapısına yığılmış, devletten iş-aş beklemektedir.

İşte bu sayede bunun önüne de geçilmiş olacaktır.

Vesselam…”

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz. Anladım