Giresun Haberleri

Hindi Yiyelim Hindi…

Bu yazıyı paylaşın

Mutlaka biliyorsunuzdur ama ben de söylemiş olayım hindinin en yağlandığı zamanlar yılın bu dönemleridir. Mecburi hizmet yaptığım Sivas Gürün Konakpınar’da kaldığım dokuz ay boyunca bayağı hindi yemişliğim vardır. Çok yoksul bir Alevi köyüydü Konakpınar. Zaten benim kaldığım dönemde nüfusun üçte ikisi göçtü büyük şehirlere. İstanbul’da Esenler Fatih mahallesinde yoğunlaşmışlardı. O yıllarda ziyaret de etmiştim onları.

Ziyafeti öğretmenin telefonuyla öğrenirdim hep. Sünni olan benim Alevi olan onların kestiğini yemeyeceğimi düşünerek namazında niyazında bir insan olan öğretmen Selahattin abiye kestirirlerdi hindiyi. O da boşuna yemekle uğraşmayayım diye köyün biraz dışında olan sağlık ocağının lojmanında beni haberdar ederdi telefonla. Gerçekten biraz sonra köylümüz gelir biraz da ne diyeceğimi merak ederek ta gözlerimin içinden beynime nüfuz etmeye çalışan bakışlarla davette bulunurdu. Doğaldır ki hiç reddetmedim onları. Tezek sobasının üstünde ısıtmak için özellikle ortası delik olarak pişirilmiş lavaşlar eşliğinde bulgur pilavı dolu siniye yakın tepsilerde sofraya getirilen hindileri hep iştahla yedim. Sofralarında şeref duyarak oturdum. Mükerrer defalar kendileri kesseler de hindileri yine aynı iştahla yiyeceğimi beyan ettim. Ama onlar yine Selahaddin abiye kestirdiler hindileri.

Dokuz ayda kaç hindi bu böyle ballandıra ballandıra anlatıyorsun diyebilirsiniz. Sanırım bu dönemde ziyafetine katıldığım kuzu sayısı altı veya yedidir. Varın hindiyi siz hesap edin zira ben sayamıyorum. Cömert, fedakâr ve cefakâr Anadolu insanları, çok yüzyıllara dayalı ayrımcı yaklaşımlara tabi tutulmuşluğun girdabında sevdiğini kendinden bile çok seviyor doğrusu. Anam rahmetli de yumurtaları çoğunlukla misafire ikram eder, biz evdekiler gumpir salatasında bıçaklanmış hallerini görürdük çoğunlukla. Evlendikten sonra kayınpederin evinde bir dolu haşlanmış yumurta sofraya gelince sabah kahvaltısında, hem de soyulmuş olarak, bayağı dikkatimi celbetmişti bu zenginlik.

Yani diyeceğim o ki, hindi yiyecekseniz bu günlerde yemelisiniz. Doldurup bir güzel içini süreceksiniz fırına. Sonra çoluk çocuk, dost akraba toplaşıp götüreceksiniz iştahla. Yılbaşında hindi yemekse, onu yılbaşında hindi yiyenler düşünsün. Kendi inancına ve geleneklerine dargın ama ötekininkine vurgunsa ne diyelim adama. Hoşça bak zatına deyip geçerim ben. Davet etse de beni yılbaşı mılbaşı demem yumulurum diyetimde bugün ödül günü diyerek.

Bu coğrafyada yaşayan köylülerime, her biri taşınıp gittiği şehirlerde bütün kalabalığa rağmen bozkırdaki ahlat ağaçları kadar dik ve sessiz ama üretken ve verimkar duran Anadolu’nun kavruk yiğitlerine, selam ediyorum buradan. Bin yıldır yaşadığımız bu coğrafyada Moğollara, Haçlılara, İngilizlere karşı direnmişliğimiz günde Amerikalılara da sürüp gidecek nasılsa. Devletler değişecek, sultanlar değişecek, düşmanlar değişecek ama insan hep insan kalacak ve zaman tiktaklarını insanlar/insanlık için sürdürecek. Yeter ki onlar birbirlerini Alevi Sünni, Kürt Türk, fakir zengin, köylü kentli, işçi memur gibi bu dünyaya dair kurgusal kimlikler ve haller üzerinden bölükleyip kavgaya tutuşmak yerine ‘insanız biz, siz ne derseniz deyin’ deyip yürüsünler emekleriyle yoksulluğun ve sömürünün üstüne.

Zulmü adaletle değiştirmek insanlık ödevidir. Gazze dahil yeryüzünde zulme ve ölüme tabi tutulan tüm insanlara umut olmak görevimiz. Kimilerinin oturduğu yerden bir saniyede binlerce dolar kazanırken kimilerinin bir dolar için günlerce ter ve kir içinde çalıştığı bu dünya sürdürülebilir olmaktan çıkmıştır. Verebileceklerin kibri ve tamahının, alabileceklerin bilinci ve direnciyle kırılması gereken zamanlardayız artık.

Hadi yiyin gari hindileri, vicdanınız kaldırıyorsa…

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz. Anladım