Giresun Haberleri

Kanser Tanısı…

Bu yazıyı paylaşın

Bir haftadır Kültür Bakanlığı Giresun İl Halk Kütüphanemizdeki yeni görevimdeyim. 8 yıl 4 aydır yapmakta olduğum öğretmenlik mesleğinden, Kültür Bakanlığına geçiş yaptım. Evim çalıştığım daireye çok yakın. Öğle yemeklerini evde yiyorum.

Bu gün eve biraz erken uğradım. Mevsimin kış, havaların soğuk olması sebebiyle kömür sobamız gürül gürül yanıyor. Evin içi çok sıcak.

Biri yedi, biri beş yaşında iki kızım var. Hanım üçüncü çocuğa hamile. Doğum çok yakın. Beş gün önce sırt ağrıları şikâyeti ile Doktor Orhan Bey’e götürdüm; “sinir uçları iltihapları var” dedi ve hamile olması nedeniyle iğne yerine antibiyotik hapı verdi. Yemeğim hazır, yanan sobanın başında yer sofrasında yiyoruz.

Yurdagül sırtını ısıtmak gayesi ile sıcak sobaya çevirmişti. Bir ara elini ağzına tutarak üç kez öksürdü. Elini açtığında avucunda bir miktar kan gördüm. Yüzü sapsarı kesildi. Belki benimki de… “Eline tekrar tükür” dedim. Gene kan tükürdü. Yemeği bıraktım. “Hemen hazırlan hastaneye gidiyoruz” dedim.

Doktor Orhan bürosunda, yemeğe çıkacakmış. Ayaküstü durumu anlattım. “Konu ciddi olabilir. Acele bir akciğer grafiği çekelim. Elden takip et bana getir” dedi.

On dakika geçti. Akciğer filmi Dr. Orhan Beyin masasına geldi. On beş dakika kendi kendine söylenerek inceledi. Göğüs Hastanesine telefon ederek başka bir doktor ile tıp dilinden uzun uzun konuştular. Nihayet bana döndü. “Göğüs hastanesine git. Doktor Nazım Bey sizi bekliyor. Filmi de götür” dedi.

Dr. Nazım benden filmi aldı. Yanında bekleyen başka bir doktorla ışık altında akciğerlerde görülen biri ceviz diğerleri fındık ve nohut büyüklüğündeki lekeleri kalemle işaretleyerek: “Lekeler düzgün hatlı, Tüberküloz olamaz. Bronşoktazi olamaz. Sanki carsinomaya benziyor “dedi. Bir not yazıp Dr. Orhan Beye gönderdi.

Dr. Orhan  Bey yemeğini yemiş, doktorlar odasında bizi bekliyordu. Filmi ve notu aldı “Siz dışarıda bekleyin” dedi. Kapı yarım aralık, odanın içi görülüyordu. Yurdagül ve ben meraktan çatlayacaktık. Hastanede ne kadar dâhiliye, hariciye ve meraklı doktor varsa ışıklı ekranda asılı filme bakıyor, kendi aralarında tartışıyorlar…

Bir süre sonra Dr. Orhan dışarı çıktı. “Sen içeri gel, konuşacaklarım var” dedi. Heyecan ve korkumdan yere yıkılacaktım.

Birlikte üst kattaki odasına çıktık. “Mustafa Bey çok geçmiş olsun. Hanımınız akciğer kanseri. Gecikmiş bir vaka. Biz tedavi edemiyoruz. Sizi isterseniz Ankara Sanatoryuma, isterseniz Ankara İbni-Sina Hastanesine sevk edeceğim. Çok üzüntülüyüm. Her duruma karşı kendini hazırla” dedi.

İşte iki yıl sürecek kanser tanısı böyle kondu…

*25 Aralık 1985 Çarşamba saat 11.30

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz. Anladım