Giresun Haberleri

Kürtün’den Güvende’ye Bir Günlük Gezinin Hikayesi…

Bu yazıyı paylaşın

Tarihçi Yazar ve Eğitimci Adnan Yazıcı, Kürtün’den Güvende Yaylasına yaptığı bir günlük yolculuğu kaleme aldı. Tabii güzellikleri yanında tarihi bilgilerin de tat kattığı yazıyı yazarın çektiği güzel fotoğraflar eşliğinde sizlere sunuyoruz.

Modern şehir hayatının getirdiği hareket ve yoğunluk herkesçe malumdur ki insanı yormaktadır. Böyle bir durumda kişinin kendisini formatlaması ve deşarj etmesi açısından doğayla iç içe olmak çok önemli. Huzur veriyor insana çünkü. Bu bağlamda Harşit Vadisinin eşsiz güzelliklere sahip birçok mekânı bulunuyor. Ormanı, şelalesi, çiçekleri, yaylası, vatan savunma hatları, şehitlikleri ve sayamadığımız daha birçok şey.

Kendimize bir rota belirleyip bir günü değerlendirelim diyor ve koyuluyoruz yola. Bu sefer ki gezi rotamız Kürtün ilçe merkezi, Çağlayandibi Şelalesi, Örümcek Ormanları, Çıkrıkdüzü ve Güvende Yaylasında pazarı yapıp son bulacak bir gezi planlaması.

Bölgemiz Karadeniz iklimin tipik etkisi altında olduğu için güzel havaları yakalamak zor oluyor. Bahsettiğimiz güzergâhlar, mekânlar güzelliklerini güzel havayla daha da belirgin bir şekilde ortaya koydukları için meteorolojinin hava tahmin raporlarını not ediyoruz. 15 Ekim Cuma günü havanın açık ve güneşli olacağına dair bilgi sunuluyor. Tam da Güvende pazarının olduğu Cuma gününe denk gelen güzel bir sonbahar günü bu.

Harşit’ten arabamıza atlayarak Kürtün ilçe merkezine geliyoruz. Burada bir çay molası, biraz çerezlik nevale ve tabi ki Kürtün buğday ekmeğini de almayı ihmal etmiyoruz. Kürtün ilçe merkezinin girişinde gençlik merkezi ve çocuk park alanının hemen yanı başından Harşit deresine inip köprüden karşıya geçiyor ve dağların yamaçlarında yükselmeye başlıyoruz. Ekim ayının ortaları olduğu için sık ağaçlı bu alanlar sararmaya başlamış. Güz güzelliği bu olsa gerek. Galiba burada gürgen, meşe ve kestane ağaçları çok. Hep onlardan karşımıza çıkıyor. Güzel bir gün olacağını o anda hissetmeye başlıyoruz. Yol boyu ilk köyü geçerken bol meyveli ağaçlar dikkatimizi çekiyor. Kırmızı elmalar hala dalda duruyor. Bir süre sonra ormanın içine dalıyoruz. Ha bu arada söyleyelim yollar beton ve asfalt olmuş ta Güvende’ye kadar ve gayet de güvenlikli bir yol. Bu güzel doğaya güvenli yol yakışır zaten. 5 km’lik bir mesafeye geldiğimizde solda bir satış büfesi ve hemen yanında bir patika yol. Yanından küçük dere akıyor aheste aheste. Derenin hemen ucunda dev bir şelale. Çağlayandibi şelalesi; Yeşilköy sınırları içerisinde bir şelale bu. 2014 yılında tabiat parkı ilan edilen şelalenin rakımı 870 metre. Yaklaşık 15 metreden kuvvetli bir şekilde aşağıya akıyor. Şelalenin tabanı gayet geniş. Bu sene yağmur bol olunca suyu da bol olmuş maşallah.  Şelalenin hemen kenarına dört kişilik masa ve oturak koymuşlar gayet de otantik. Ama şelalenin esintileri masada oturmanızı engelliyor; ıslatıyor çünkü. Şelale ile yol arasında derenin üstüne bir Türk bayrağı asmışlar. Türk bayrağı bu vadinin hak ettiği bir değer. Bunları fotoğraflıyoruz tabi ki. Yol ile şelale arasında sararmış kestane ve gürgen yaprakları yığıntı oluşturmuş. Birkaç tanesini alıp arabamızda camın kenarına koyuyoruz.

Yolumuza devam ediyoruz ve Örümcek Ormanlarının kokusunu almaya başlıyoruz. Zaten yol kenarlarında örümcek ormanlarını anımsatan tabelalar da mevcut. Kürtün Belediyesi çevre temizliğine dikkat edilmesi için yol kenarlarına tabelalar koymuş. Yol boyu gürgen, meşe ve kestane ağaçlarının eşsiz güzellikleriyle hemhal olurken artık ladin, köknar ağaçları da yavaş yavaş kadrajımıza girmeye başlıyor. Kürtün ilçe merkezinden 12 km’lik bir seyahatten sonra örümcek ormanlarındaki tabiat parkına varıyoruz. Örümcek ormanları ülkemizin çok ünlü ormanlık alanlarından biri. Avrupa ve Kafkasların en boylu ve çaplı ladin ve köknarları burada bulunuyor. 1998’de koruma alanı ilan edilen Örümcek Ormanları Gümüşhane Valiliğinin verilerine göre 2630 dekarlık bir alanı kaplıyor. Bu alanın 1295 metre rakımında 55 metre boyunda 1,20 m çapında, 3,77 m çevresi olan ve 1300 rakımında yine 55 metre boyunda 1,57 çapında, 4,70 metre çevresi olan köknar ağacına rastlıyoruz. Bu ağaçlar 1995’te tescil edilmiş. Buralarda tescillenmiş 8 adet anıt ağaç olduğu belirtiliyor. 70 metre uzunluğunda olanlar da var. Yaklaşık 420 yaşını geçmiş ve 4 asırdan fazla bir zamana şahitlik ediyor. Ağaçların çevresinde ve yol boylarında gürgen, meşe ağaçlarının yapraklarının sararmış hali farklı bir atmosfer oluşturuyor. Buralar tam bir oksijen kaynağı.

Yol boyu giderken dikkatimizi bolca su kaynakları karşılıyor. Zaten yolun hemen alt ve üst taraflarında küçük küçük dereler akıyor ama bunun yanında yol kenarlarında oldukça fazla su var ve bu suları değerlendirmek için bolca çeşmeler yapılmış. Taptaze, buz gibi suyu içmeden edemiyor insan. İlk dokunuşla elinizi donduracak gibi bir hisse kapılıyorsunuz.

Virajları döne döne bir süre sonra Çıkrıkdüzü Yaylasına varıyorsunuz. Hakikaten muhteşem güzelliklere sahip bir yayla. Harika doğası, mis gibi bir havası var. Buranın adının nereden geldiği konusunda tam bir bilgiye sahip değiliz. “Çıkrık” kelimesini Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlüğünden araştırıyoruz. Karşımıza üç anlamı çıkıyor.  1. Kuyudan kovayı çekmeye yarayan ve el ile çevrilen araç. 2. İplik bükme, iplik sarma vb. işlerde kullanılan, el veya ayakla çevrilen dolap. 3. Ağır bir şeyi çekecek ipin sarılmasına yarayan ve bir eksen üzerinde uzunca bir kolla çevrilerek dönen silindir. Bu anlamlardan farklı olarak yöresel bir oyun olan Çıkrık oyununu anımsıyoruz. Yaylanın düzüne çıkrık oyun düzeni kuruluyormuş. Genç, yaşlı herkesin eğlence amaçlı olarak oynadıkları bu oyunda ortaya yaklaşık 1,5 metre yükseklikte ağaç direk dikiliyor. Üzerine 5-6 metre uzunluğunda yatay şeklinde iki tarafa dengeli ve dönerli ağaç konuluyor. İki tarafa da birer kişi binip karşılıklı yukarı aşağıya inip kalkıp ve dönerek oyun oynanıyor. Haliyle yaylanın adının bu oyunun adından geldiğine dair güçlü bilgiler kurcalıyor zihnimizi. Neyse bu konuyu burada bırakarak Çıkrık düzünün tabiatına dalıyoruz. Seyirlik çok güzel alanları var. Bu yayla bir koluyla Kavraz Vadisine, bir kolu ile Harşit Vadisine bağlı. Harşit, Kürtün, Güvende geçiş güzergâhında önemli bir konumda. 1900 ila 1950 arasında rakımlara sahip. Buradan yola devam ediyoruz bir adım ötede sırtın hemen arkasında eşsiz güzellikleriyle bir muhteşem yayla daha. Halil Bey Obası, 1990 ila 2000 arasında rakımlara sahip. Halil Bey isminin nereden geldiği hususunda pek de bir bilgi sahibi olmasak da 1750’li yıllarda Kürtün’de Halil Bey isminde eşraftan birinin malikâne tasarruf eden bir kişi olarak hazine arazisi üzerinden üretim yapıp devlete vergi verdiği biliniyor. Beylerden yani. Sanki saklı bir cennet burası. Buranın hemen arkasında Ayı Düzü denilen bir yer mevcut. Daha kısa süre öncesine kadar burada ehlileştirilmiş ayı oynatılıyormuş. Dışardan gelen bazı kişiler burada para karşılığı ayı oynatıyor ve fal bakıyorlarmış. Yol boyu çimenlik geniş alanlarda hayvanlar bu muhteşem atmosferde karınlarını güzel güzel doyuruyorlar. Gezimize devam ederken solda karşıdan yansıyan bir tepe dikkatimizi çekiyor. Kabaktepe burası. Hani şu Ruslarla harp ettiğimiz kanlı çarpışmaların olduğu Kabaktepe.

Bir süre sonra Güvende’ye varıyoruz. Güvende pazarı; bir sırt üzerine kurulmuş bir yayla. 2250 rakımında. Birçok yaylanın merkezi, pazarı konumunda. Genelkurmay ATASE Arşiv kayıtlarında Güvende merkezinden Güvende Pazarı diye bahsediliyor.  Hacı Bektaş-ı Veli’nin öğrencisi, Türkmen manevi lideri; Alevi-Bektaşi manevi önderi Güvenç Abdalın ismine atfen, bu yaylanın isminin verildiği belirtiliyor. Burada 400-500 yıllık geçmişi olduğu söylenen tarihi bir mezarlık var. Güvenç Abdal için burada mezar yaptırılmış. Her yıl Temmuz ayında burada Güvende Yayla Şenlikleri düzenleniyor. Birçok yerden kalabalık insan topluluğu bu şenliklere iştirak ediyor. Özellikle gurbetçiler bu şenlikleri hiç kaçırmıyorlar.

Güvende’nin pazarı Cuma günüdür. Etraftan gelen ahali hem Cuma namazını eda ediyor hem de pazarını görüp yaylasına veya köyüne geri gidiyor. Pazarda yöresel ürünler de bolca bulunuyor. Pazar eskiden daha canlıymış. Güvende Pazarı’nın hemen çıkışında bir cami var. Kürtün Müftülüğüne bağlı bu caminin yapılış tarihi 1840. Caminin hemen alt tarafında uzunca lavabolar ve abdest alma yerleri mevcut. Buz gibi su akıyor. Caminin hemen yanından Kabaktepe’ye yol gidiyor. Bu yolda genişletme çalışmaları devam ediyor. Kabaktepe Güvende’nin tam karşısında. 2300 rakımlı olup etrafa hâkim konumda stratejik bir yer. Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus birlikleri 1916 yaz döneminde Kürtün-Araköy-Harıt üzerinden gelerek buraya yerleşmişler. Rus askeri sistemine göre Ruslar bir yere harekât düzenlerken en hâkim noktayı karargâh merkezi olarak seçiyorlardı. Burası da o manada Rusların askeri konuşlanma alanı olmuş. Burada yaklaşık 15 ay kalmışlar. Karargâhın etrafını dikenli tel ile çevirmişler. Buradan etrafa saldırı düzenlemişler. Güvede pazarına da çoğu kez buradan saldırı yapmışlar. Güvende’nin hemen yanı başındaki Dikme’den hareket eden Türk birlikleri 7 Kasım 1917 gecesi saat 23.00 sularında buraya bir harekât düzenlemişler. Önce Küçükkabaktepe daha sonra Büyükkabaktepe Ruslardan temizlenmiş. Ruslar Büyük kayıplar vermişler. Sağ olanlar etrafa kaçışmışlar. Hatta bazıları kendilerini karanlıkta Kanlıboğaz denilen yerden aşağı atmışlar. Bu anlamda Kabaktepe Zaferi halkın sözel dilinde bolca anlatılan ancak şimdilerde daha yeni yeni tarihi eserlerde yer bulmaya başlayan bir operasyonun adıdır. Kabaktepe’de şehit olanlar için şehitlik yapılarak ziyarete açılmış.

Biraz tarihe daldık galiba. Esasında kahvede çay içerken pencereden Kabaktepe’yi görünce biraz tarihi bilgilerimizi anımsayalım dedik. Güvende güzel havalarda gerçekten etrafa hâkim konumuyla, seyirlik alanlarıyla göz dolduruyor. Ancak kapalı ve yağışlı havalarda sırtta olması nedeniyle hem soğuk oluyor, hem de sis ve rüzgârı bolca alıyor.

Yaylanın çimeninde etrafı seyrederken zamanın hızla ilerlediğini görüyoruz ve artık geri dönüş zamanı diyoruz. Geldiğimiz güzergâhtan tekrar geri dönüp Kürtün’e ve oradan da Harşit’e geliyoruz. Doğayla iç içe olmanın huzurunu sonuna kadar yaşıyoruz bir Ekim gününde. Güzel ve dopdolu bir günü geçirmenin hazzı, çektiğimiz video ve fotoğrafların hatırasıyla günü kapatıyoruz.

*Adnan Yazıcı / Tarihçi Yazar adnan_yaz@hotmail.com

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz. Anladım