Giresun Haberleri

Boşadıklarında Bitti Sanıyorlar; Oysa Bitmiyor…

Bu yazıyı paylaşın

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı uluslararası normları da dikkate alarak Medeni Hukukumuza hayli düzenleme getirmiş olmasına rağmen; aile içi şiddetler boşanma sonrası aile dışı şiddete dönüşüyor.

Taraflar birlikteliklerini ayırma kararını tercihen ya da tek taraflı sağlamak istediklerinde elbette ki geçmiştekinden çok daha detaylı ve denetimli süreç yönetimi yapılıyor. Fakat tarafların ayrılması yani boşanmaları gerçekleştikten sonra taraflar ile ilgili herhangi bir denetim gerçekleşmiyor.

Denetimden kastım aile olamayan taraflar, boşanma sonrasındaki süreçlere adapte olamıyor ve yeni dönemlerini devam ettirirken, desteksiz kalabiliyorlar. Boşanan bireylerin yeni süreçlerine rehabilite olabilmesi; hem kadını, hem erkeği ve birliktelik dönemlerinde dünyaya gelmiş olan evlatlarının geleceğini yakından ilgilendiren bir mesele halindedir.

Evlilik birlikteliğinin ve boşanmanın nasıl doğru yapılması gerekiyorsa, boşanma sonrasındaki sürecinde doğru olması gerekir. Hukuk nezdinde boşanan bireyler boşanma sonrası süreçte evliliklerinden daha da fazla zarar görebiliyor. Nitekim ülkemizde gerçekleşen “eski koca” cinayetleri, boşanmış bireylerin çocuklarında oluşan travmalar, nafaka sıkıntıları ve birlikteliğin bozulmasına neden olan tüm süreçler; boşanmış bireylerin birlikteliklerindeki gibi ayrılıklarının da üstesinden gelemediklerinin açık göstergesidir.

Belçika vatandaşı olan ve halen orada ikamet eden bir akrabamın birlikteliğini bozma sürecine şahit oldum. Çift, evlilik yapmamış ve fakat bir çocuk sahibi olmuş. Sonrasında ayrılma kararı almışlar. Devlet kurumu ise bu ayrılmaya otorite olmuş ve her iki tarafa da zorunlu danışman atamış. Taraflar danışmanların müşahedesi olmaksızın bir araya gelmiyor, çocuklarına olan sorumluluklarını ise danışmanların gözetiminde eksiksizce yerine getirmek durumundalar.

Ziyaretim döneminde bir soruna ve bu sorunun çözümüne tanıklık ettim. Bizim deyimimiz ile kız tarafı, baba ile vakit geçiren çocuğu teslim aldıktan sonra, danışmanına çocuğunun babası ve ailesi tarafından “faşist” olarak yönlendirildiği bilgisini veriyor. Bu bilgi erkek tarafının danışmanı ile paylaşılıyor ve derhal babaya ulaşılarak görüşmeye gelmesi isteniyor. Kız tarafının iddiası babaya soruluyor ve babadan bunu açıklaması isteniyor. Danışman ile görüşmesinde akrabama eşlik ettim. Görüşmenin şeffaflığı dikkatimi çekmişti, bende kendimi görüşmenin içinde buldum. Danışman’ın aldığı eğitim gereği olsa gerek, yargılamadan ve anlayışla babaya sorular yönelterek; konunun hakikatini öğrenme çabası takdire şayandı. Baba, çocuğunun kendinde kaldığı süre içerisinde, aile içinde olduğunu ifade ederek şunları ekledi “Bizim aslımız Türk ve biz ailecek Türkiye gündemini takip ederiz. Evimizde Türk televizyonları izler ve Türkçe konuşuruz. Çocuğum benimle vakit geçirdiği sırada televizyonda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı yoğunlukla görmesi nedeniyle, kim olduğunu sordu. Dedesi, yani babamda; Sayın Erdoğan’ın kim olduğunu, onun da anlayabileceği şekilde izah etti. Bu faşistlik yönlendirmesi isnadı asla doğru değildir. Çocuğumun elbette ki sorularına cevap bulması ve bizimde bu soruları cevaplandırmamız gerekir.” bu ifadelerden sonra danışman teşekkür etti ve doğru bir yaklaşım sergilediğini, elbette ki babanın ve dolayısı ile babanın çevresinin de çocuk üzerinde yükümlülükleri olduğu söyleyerek bizi yolcu etti.

Kavga yoktu, tartışma yoktu, bunlara sebep olabilecek yakınlık ya da kontrolsüz bir buluşma, taciz, tahrik yoktu. Bir sorunun olup olmadığının doğru ve tarafsızca yorumlanarak muhataplarının birbirini incitmemesi sağlanmıştı. Evlenip boşanmamış olmalarına rağmen, devletleri kurumları aracılığı ile tarafların birliktelikleri sonrasındaki süreçlerinde terörize olmamaları için, mesafenin yükümlüsü olmuşlardı.

Şimdi ise bizim buralara gelelim…

Birliktelik hukuk nezdinde bittikten sonra bireylerin birlikteliğine zarar veren kişiler, sorunlar, süreçler bitmiyor. Bu bitmeyen hususlarla birlikte aile danışmanları da aradan çekilmiş ve kişiler yeni süreçlerinde herhangi bir profesyonelin desteği olmaksızın bir şekilde üstesinden gelmeye çalışmaktalar. Fakat üstesinden gelinemeyen süreçlerde ise öfke nöbetleri, dağılan yuva gibi dağılan psikolojiler, ekonomik ve ruhsal çöküntüler… Netice ise içler acısı, incinmiş kadın, erkek ve pek tabi ki çocuklar…

Ruhsal ve psikolojik rehabilitasyonu artık yorumlanamayan bireylerin, kurdukları temas sonrası cinayetler, travma ve kaos biteviye devam etmekte.

Sonuç olarak boşanma hukuk nazarında söz konusu olabilir ve fakat kişilerin boşanma sonrasında sürece ehil olup olmadığı meçhule dönmemeli. Birliktelik kadar boşanmada bir kültür gerektirir. Bir arada olma kabiliyetine sahip olamayan bireylerin, şu veya bu sebeple gerçekleşen boşanmaları sonrası boşanmanın adaptasyonun sağlanması da gerekir.

Biz boşanmak istiyoruz!
O halde boşadım sizi…

Artık ne haliniz varsa görün ya da şu şu tarihlerde çocuğunu gör, şu kadar nafaka öde, şunları yap et hükümleri gibi hukukun soğuk elleri ve keskinliğinin etkilerine karşın sıcak ve eğitici desteklere ihtiyaç var. Toplumda eski eş cinayetleri, şiddetleri ve suçlarını ancak profesyonel danışmanlık ile çözebileceğimiz kanaatindeyim.

Tüm bu sebeplerden dolayı halen ülkemizde tehdit alan, şiddet gören, ruhsal çöküntü ve yaşam istikrarsızlığı yaşayan on binlerce insanımız var. Bir toplumun oluşması için aileye ihtiyaç var, ailenin oluşması için ise bireylere. Ülkemizin geleceği ve şimdisi için ise aile yapısının güçlendirilmesi nasıl elzem ise aileyi oluşturan bireyi güçlendirmenin de politikalarını geliştirmeliyiz. Sosyolojik olarak bunu kişiler akraba, arkadaş gibi yakınlık kurabildiği kişilerle çözüme gitmeye çalışıyor. Kimi bu sorunların üstesinden gelebilirken kimileri telafisi olmayan yaralar açıyor.

Aile birlikteliğinin güçlendirilmesi için gerçekleştirilen politikaların faydasını görmezden elbette gelemeyiz. Yine bu çalışmalar ile birlikte kadına uygulanan pozitif ayrımcılığında politikasının oluşması büyük bir başarı. Fakat bu pozitif ayrımcılığın negatif etkileri üzerine hem kamuoyu hem de kurumlarımız emek vermeli.

Boşanmak ruhu da incitir. Tedavi olmasa da teselli eden şefkat elleri, geleceğin esenliğini muştulayacaktır.

*Ferhat Yıldırım Gazeteci Yazar

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz. Anladım