Giresun Haberleri

Kuraklık Topyekûn Mücadeleyi Gerektirmektedir

Bu yazıyı paylaşın

TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Doğal olarak bunun sonucunda kuraklığın her şeyi yok eden yakıcı etkisini bütün şiddetiyle görmeye devam ediyoruz. Kuraklıktan en çok etkilenen kesim ise hiç kuşkusuz büyük bir özveriyle tarımsal üretim yapan üreticilerimiz oldu” dedi.

Mayıs başında yayınlanan Türkiye Ziraat Odaları Birliği 2020-2021 Tarımsal Üretim Dönemi Kuraklık Risk Tahmin Raporu’nda kuraklıktan zarar gören il sayısı 22 iken bu sayının mayıs ayı sonunda 41’e yükseldiğini hatırlatan Bayraktar, kuraklığın etkilerini ise şöyle aktardı: “Mayıs ayı yağışlarının Türkiye genelinde geçen yılın mayıs ayına göre yüzde 66 oranında düşük olması ve Marmara Bölgesi hariç tüm bölgelerde yağışların azalması nedeniyle kuraklıktan etkilenen il sayısı artarak haziranın ilk haftasında 52’ye çıktı.

Mayıs ayında bölgesel olarak yağışlarda normaline göre en fazla azalma yüzde 83,3 ile Güneydoğu Anadolu, yüzde 82,7 ile Akdeniz, yüzde 69,2 ile İç Anadolu ve yüzde 65,5 ile Doğu Anadolu bölgelerinde gerçekleşmiştir. Mayıs ayında yağışlarda görülen yüksek orandaki düşüşler rekolte tahminlerinde de ciddi sapmalara neden olmuştur.

Hububat ve baklagiller kuraklıktan en fazla etkilenen ürünlerdir. Bu yıl arpa, buğday ve kırmızı mercimekte önemli üretim kayıplarının olacağı beklenmektedir. Kuraklık, sadece geçtiğimiz sezon ürünlerini değil, bu sezon ekilen ürünleri de etkilemektedir. Yeni ekilen mısır, şekerpancarı, patates, yeşil mercimek ve sebzelerde de kuraklık zararları görülmeye başlanmıştır. Meyveler, yem bitkileri ve meralar susuzluktan zarar görmeye devam etmektedir.

Önümüzdeki dönemde piyasada yaşanacak arz-talep dengesizliği sadece üreticileri değil tüketiciyi de olumsuz etkileyecek, öngörülebilirlik imkânsız hale gelecek ve tarım ürünleri fiyatlarında istikrar neredeyse hiç kalmayacaktır.”

Bayraktar, kuraklığın sebep olduğu bütün bu olumsuzlukların üstesinden gelmek için sadece TZOB üyelerinden çaba ve fedakârlık beklenmemesi gerektiğini ifade ederek, “Kuraklık, Türkiye için artık bölgesel bir sorun olmanın ötesinde millî bir meseledir ve üreticilerimizin tek başına üstesinden gelebileceği bir sorun olmaktan çıkmıştır. Kuraklık topyekûn mücadeleyi gerektirmektedir” dedi.

“İkinci bir kuraklık yardım paketi gündeme alınmalıdır”

Kuraklıktan etkilenen çiftçilerimize devletin destek olmasının elzem bir durum olduğunu belirten Bayraktar, “Bu anlamda bizler çiftçinin sesi olarak Bakanlığımıza taleplerimizi ilettik” dedi ve şöyle devam etti:

“Taleplerimiz doğrultusunda çiftçilerimize dekar başına 200 lira kuraklık desteğinin yanında, Tarım Kredi Kooperatifleri, Ziraat Bankası ve özel bankalara olan borçlarının 3 yıl faizsiz taksitlendirilmesi, elektrik ve sulama birliklerine olan borçları faizsiz 3 yıl ertelenmesi, yüksek olan TARSİM sigorta primlerinin düşürülmesi ve devlet desteğinin artırılmasını istedik. Kuraklığın sebep olduğu yaralara merhem olacak taleplerimiz kısmen karşılandı. Ancak alınan kararların uygulanması ve zamanlaması açısından yaşanan belirsizliklerin en kısa sürede giderilmesini bekliyoruz.

Örneğin, kuraklıktan etkilenen üreticilere verim kayıplarına göre 100 liraya kadar destek verileceği açıklandı. Ancak, şimdiye kadar yetkililerden desteklerin ne zaman, hangi orandaki zarara, ne kadar miktarda ödeneceği net olarak belirtilmedi. Ayrıca Ziraat Bankası ile Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borç ertelemesinin faizli mi faizsiz mi olacağı konularında da net bir açıklama yapılmadı. Beklentimiz bu belirsizliklerin ortadan kaldırılarak yaşadığımız olağanüstü kuraklık zararları göz önüne alınıp desteklerin netleştirilmesidir.

Taleplerimiz doğrultusunda hükümetimiz tarafından açıklanan ‘Kuraklıktan etkilenen buğday, arpa, yulaf, çavdar, nohut ve mercimek üreticilerine verim kayıplarına göre dekara 100 liraya kadar destek verileceği, kuraklığın oluştuğu bölgelerde hasar tespit çalışmalarının sonuçlarına göre çiftçilerin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının erteleneceği, kuraklık sigortasında TARSİM devlet desteğinin yüzde 70’e, hasar ödeme oranının da yüzde 80’e çıkartılacağı’ açıklandı.

Bu kararlar kuraklıkla mücadelede ilk etapta önemli desteklerdir fakat bu kadar büyük ölçüde zararı maalesef yeterince karşılayamamaktadır. Hükümetimizin bu desteklere ek olarak ikinci bir kuraklık yardım paketini gündeme almasını bekliyoruz.”

“Kuraklıktan arıcılarımız da zarar gördü”

Pandemi sürecinde, gıda maddelerinin tedarik zincirinin en sağlam halkası olan tarımsal üretimin ne kadar önemli olduğunu tüm dünyaya gösterdiğini belirten TZOB Genel Başkanı Bayraktar, “Bu nedenle ‘üzerinde üretim yapılmayan bir karış toprağımız kalmamalıdır’ ifadesi hayatî önemi giderek daha iyi anlaşılmak zorundadır. Bunun için atıl durumda bekleyen 2 milyon hektar civarındaki arazimiz ivedilikle tarımsal üretime kazandırılmalıdır” dedi.

Bayraktar, kuraklık sürecinde arıcıların da zarar gördüğünü belirterek şöyle devam etti: “Kuraklık nedeniyle yem ham maddelerindeki üretim kaybının yanı sıra, bitki boylarının kısa kalması, meraların erken kuruması, saman ve kaliteli kaba yem bitkileri fiyatlarının artması hayvancılık sektörünü olumsuz etkilemektedir. Özellikle arıcılarımız tabii floranın erken kuruması nedeniyle kuraklıktan zarar gördüğü için bu yıl bal rekoltesinde de düşüş beklenmektedir.

Kuraklıktan etkilenen hayvancılık sektörümüzün bu süreçten en az zararla çıkması için büyükbaşta anaç hayvana destek verilmeli, küçükbaşta anaç hayvan başına verilen destek ve arıcılara kovan başına verilen destekler artırılmalıdır.”

“Kuraklık dışında yaşanan diğer doğal afetler de üreticilerimizi olumsuz etkiledi”

Kuraklığın dışında sel, fırtına, hortum, dolu, don gibi afetlerden de üreticilerin etkilendiğini açıklayan Bayraktar, önemli ürün kayıplarının yaşandığını da vurguladı. Bayraktar şöyle devam etti:

“Geçtiğimiz yılın ekim ayından bu yılın haziran ayına kadar olan dönemde 36 ilimizde doğal afet meydana geldi. Bazı illerimizi defalarca etkisi altına alan bu olağanüstü doğa olayları nedeniyle sadece tarım ürünleri değil aynı zamanda üreticilerin kullandığı yapılar da önemli oranda zarar gördü.

Hububat, baklagiller, yem bitkileri, diğer tarla bitkileri, sebzeler, meyve ağaçları ve seralarda ciddi verim kayıpları meydana geldi. Balıkçı barınakları, üreticilerin evleri, ahırları, hayvanları önemli oranda zarar gördü.

Ziraat Odaları Başkanları’ndan alınan bilgilere göre, doğal afetler nedeniyle yüzde 20 ile yüzde 100 arası değişen oranlarda zarar gerçekleşti.”

Bu afetlerden zarar gören üreticilerimizin kredi borçlarının faizsiz ertelenmesi, üreticilere hibe olarak fide, fidan, tohumluk dağıtılması ve faizsiz kredi verilmesi için TZOB olarak girişimlerinin devam ettiğini açıklayan Bayraktar, şunları söyledi:

“Doğal afetlerden dolayı önemli zarar ve kayıplara uğrayan üreticilerimizin tarım sektöründen kopmamaları için bütün yetkililerden ve ilgililerden daha fazla çaba göstermelerini beklemekteyiz. Çünkü tarımsal girdi fiyatlarındaki aşırı artışlar ve üretim maliyetlerindeki istikrarsızlık nedeniyle pek çok üretici zorluklarla üretime devam ediyordu. Buna bir de kuraklık ve diğer doğal afetlerin verdiği zararlar eklenince, üreticilerimizi rahatlatmak için Bakanlığımızca kalıcı tedbirlerin alınması artık zaruri hale gelmiştir.”

“Dışa bağımlı girdilerin fiyat artışına üreticilerin yetişmesi imkânsız”

Döviz kurundaki değişkenliklerin mazot, gübre, tohum, yem hammaddesi ve bitki koruma ürünleri başta olmak üzere tarımsal girdiler üzerinde doğrudan etkiye sahip olduğunu belirten Bayraktar, “Döviz kurları yükseldiği takdirde girdi maliyetleri artıyor, girdi kullanımını azaltan üretici ise düşük verimle karşı karşıya kalıyor. Bu da orta ve uzun vadede daha düşük kârlılık ve ciddi üretim kaybı demektir” dedi.

Bayraktar, tarımsal üretim için bu olumsuz durumu önlemek adına girdi tedarikiyle ilgili köklü ve kalıcı tedbirlerin alınmasının şart olduğunu belirtti ve şu detayları paylaştı: “Sadece mevzuat düzenlemesiyle değil piyasayı dengeleyecek kurumların yeniden hayata geçirilmesi de dâhil ciddi önlemlerin alınmasının zamanı geldi. Zamanında alınmayan tedbirlerin faturası maalesef yüksek oluyor. Hem girdide hem üründe ithalata bağımlı olan bir sektörde üretimin sürdürülebilir olmasını beklemek abesle iştigaldir.

Kuraklığın yanı sıra 2020-2021 üretim sezonunda gübre, yem, elektrik ve tarımsal ilaç gibi girdi fiyatlarının da artması üreticilerimizi sıkıntıya sokmuştur. Son bir yılda, üretici maliyetlerinde önemli ağırlığı olan üre gübresi yüzde 95, DAP gübresi yüzde 141, bazı tarımsal ilaçlar yüzde 87, besi yemi yüzde 62, süt yemi yüzde 67, elektrik fiyatları ise yüzde 36 artmıştır.

Mazottan gübreye, bitki koruma ürünlerinden tohuma, hayvan yeminden damızlık materyale kadar tarım için hayatî önemi olan girdilerin tedarik edilmesinde kısa dönemde ciddi ve sürdürülebilir önlemler alınmazsa ‘millî ve yerli’ üretimi istenen düzeye çıkarmak mümkün olamayacaktır.

Devletimiz, Türkiye tarım sektörünün üreticisinin ve tarımsal girdi üreten sanayicisinin taleplerini ciddi bir şekilde ele alıp çözüme kavuşturmalıdır. Hatta ödenen girdi destekleri konusunda üreticilere can suyu olacak farklı paketler gündeme getirmelidir.”

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz. Anladım