Giresun Haberleri

Peygamberimizi Düğününüze Davet Edebilir misiniz?

Bu yazıyı paylaşın

Aile toplumun temel taşıdır. Evlilik yolu ile kurulur. Evlilik de meşru bir “nikâh” ile olur. Nikâhsız birliktelikler meşru değildir. Nikâhsız kadın erkek birlikteliğinin adı “zina”dır. Zina da toplumu bozan, nesli bozan bir iğrenç bir fiildir. Yüce yaratıcı o yüzden “zinaya yaklaşmayın…” (İsra 17/32) diye ferman buyurmuştur.

Evlenmekten maksat neslin devamını sağlamak ve fıtrî olan şehevi ihtiyacı meşru yoldan gidermektir ki bu da ancak meşru bir nikâh ile olur. Nikâh ile iki yabancı olan kadın-erkek birbirine artık helal olur. Nikâhsız birliktelik ise haramdır, günahtır. Dünyevi cezası olmasa bile uhrevi sonuçları mutlaka olacaktır. Aslında dünyevi birçok kötü sonuçları da vardır. Toplumun temel taşı olan aile kurumunun temeline dinamit konularak bir toplumun geleceği karartılmış oluyor mesela.

Evliliğin temelinde dört nevi gaye vardır. Zenginlik, güzellik-yakışıklılık, asalet ve dindarlık. Allah Rasûlü(sav) bunlar arasından ilk sıraya konulacak olanın “dindarlık” olduğunu haber verir. Şu mesajı verir bize: “Siz dindar olanı tercih ediniz ki haneniz bereketlensin, yuvanız huzur bulsun.”  Dindarlık ilk sıraya konulursa yuvanızda huzur olur. Şiddet olmaz, sükûnet olur. Zaten Rabbimiz eşleri birbirleriyle sükûnet bulmaları için yaratmıştır. Yani aslında evlilik sükûnet yeridir.(Bkz. Rum 30/21) Evlilikte ilk sıraya dindarlığı koyduktan sonra diğer üç unsurun olması da elbette güzel olur. İnsanın maddi anlamda rahat olması aile huzuru için önemlidir. Ama tek başına huzur kaynağı asla değildir. Nitekim maddi yönden bolluk içinde olan nice ailelerde huzurdan eser yok. Beri yandan kıt kanaat geçinen nice ailelerde de huzur hakim.

Evlilik ile ailenin temeli atılır. Adet olduğu üzere düğün merasimleri ile de ilan edilir ve bu mutluluk paylaşılır. Düğün davetiyeleri hazırlanır, dost ve akrabalara davetiye gönderilerek düğüne davet edilir. Şimdi tam bu noktada yazımızın başlığındaki soruyu soralım. “Peygamberimizi düğününüze davet edebilir misiniz?”

Bir an düşünün. “Hz. Peygamber bugün yaşıyor olsaydı onu bu düğünüme davet edebilir miydim?” diye. Ne yazık ki bu soruya “evet” cevabı verebilecek çok az Müslüman vardır.

Nasıl davet edecek ki? Kadın erkek yarı çıplak vaziyette aynı mekânda horon tepiyor ya da halay çekiyor. İçki su gibi tüketiliyor. Bir Peygamber nasıl gelsin buraya! Bunu hemen herkes düşünür belki. Ama bugün Müslüman toplumda düğünlerin ekserisi bu şekilde değil mi? Ne yapalım gençler öyle istiyor, ne yapalım herkes böyle yapıyor, hayatta bir kere oluyor, ben yapamadım onlar yapsın gibi gerekçelerle haram meşrulaştırılıyor adeta. Bu düşüncede olanlar ailenin temelini haram ile isyan ile atıyorlar ama farkında değiller. Burada bizi asıl kahreden ise dindar ailelerin hatta bazı hocaların da bu şekilde düğün yapmaları. Bunun toplumsal yansımaları oluyor elbet. Yanlış meşrulaşıyor böylece. Böylece vebal-günah daha da artmış oluyor.

Diğer taraftan bazı dindar aileler de bu tür düğünlere karşı çıkma ya da alternatif düğün yapma adına “Kur’an’lı-Mevlütlü düğün” yapacağım diye bu sefer düğünü cenaze evine çeviriyor. Düğünde “Amine hatun Muhammed ânesi..” okunuyor. Ne alaka ise? Düğün mü cenaze mi belli değil. Hâlbuki düğün matem yeri değil eğlenme yeridir. Bu eğlence meşru çerçevede olacak elbet.

Peki, bunun orta yolu yok mu? Var elbet. Ama pratikte nerdeyse yok gibi. Bugün asıl sıkıntı şu. Müslümanlara model olabilecek İslami bir düğün prototipi yok. Ya vur patlasın çal oynasın, kadın erkek karışık ve içkili düğünler ya da mevlütlü düğünler. İkisi de doğru değil ama ikincisinde en azından günah yok.

İslami Bir Düğün Nasıl Olmalı?

Bir Müslüman hayatının her kademesinde dini dikkate alarak yaşamak zorundadır. Bu bakımdan düğününe de haram katmayacak. Bunun için;

  1. Kadın erkek ayrı mekânlarda olacak.
  2. İslam’ın haram kıldığı içki içilmeyecek.
  3. Erkekler kendi aralarında, kadınlar da kendi aralarında örfe göre eğlenecek.

Bu çerçevede düğün hangi yörede ise o yörenin oyununun oynanmasında dinen bir sakınca da yoktur. Yine herkes kendi, yöresinin müzik aletini çalarak oynayabilir. Bizim Karadeniz yöresinde umumiyetle kemençe-tulum çalınır. Bu sebeple kemençe-tulum ile horon tepilebilir. Nitekim Efendimiz(as) düğünleri “def” çalarak ilan ediniz buyurmuştur. (Tirmizi, Nikah 6) Def o zamanki çalgı aletidir.

Özetle; Müslüman hayatın tüm alanlarında Müslümanca yaşamak durumundadır. Bir defa oluyor diye günahı meşrulaştırmak ya da hafife almak bir Müslümana asla yakışmaz. Kaldı ki aile gibi kutsal bir yuvanın temelini atarken çok daha hassas olunmalıdır. Zira nesil buradan devam edecektir. Temeller helal üzere atılmalıdır.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz. Anladım