Giresun Haberleri

Bu Kast Sistemi Nedir; Burası Hindistan mı?

Bu yazıyı paylaşın

Geçtiğimiz günlerde gelen mail ile TÜRMOB genel kurul tarihi de netleşmiş oldu. 15-16 Ekim tarihlerinde YMM ve mali müşavirler Ankara’da toplanarak yeni başkanlarını seçecekler. 3 yılda bir yapılan seçimler sonucunda başkanları seçen mali müşavirler önümüzdeki üç boyunca bu başkanı nasıl seçtik diyerek dövünüyorlar. Çünkü seçilen başkanın kendilerini temsil etmediğini düşünüyorlar. 120 bin kişilik meslektaşın içinde 7 bin kişilik azınlık bir grubun seçilmiş 100’e yakın delegesi arasından seçilmesi zorunlu olan başkan, mesleğin sorunlarından genellikle bigâne oluyor. Bugüne kadar meslekten gelen sadece bir başkan seçildi. Diğerleri müktesep hak olarak YMM ünvanı almış kişilerden seçildi. Hatta bir önceki dönem seçilen başkan meslekle hiç alakası olmayan biriydi. Adamın suçu yok “ceketimi koysak kazanırız” diyen biri elinden tutup onu mesleği temsil makamına oturttu. Ama bazı arkadaşlarımız bu kadar da olmaz diyerek kısa sürede başkanlığını düşürdüler ama yeteri kadar hukuki destek alınabilseydi yönetim kurulu üyeliği de düşürülebilirdi. Olmadı olamadı.

3568 sayılı yasanın çıkışının üzerinden tam 33 yıl geçti ve 34 yaşından gün aldı. O gün doğan biri bugün meslekte 10 yılını doldurmuş olabilir. Ancak hala 113 bin kişiye “sen başkan olamazsın” deniyor. Bunun mantığı ancak Hindistan gibi kast sistemi uygulayan ülkelerde anlaşılabilir. 3568 sayılı yasa getirdiği kast sistemi ile meslek içinde azınlık ve ayrıcalıklı bir gruba mesleği yönetme ve kaymağını yeme imkânı bahşetmiş durumda. Bunu anlamak mümkün, kanun hazırlanırken o günün maliye bürokratları kendilerine emekliliklerinde iyi bir iş ve makam imkânı düşünmüş olabilirler. Ancak akademik odalardan birinde çoğunluğu oluşturan ve ülkenin mali ve siyasi iktidarına yakın olan meslektaşlarımızın bunu idrak edip değiştirme çabasında olmamaları öğrenilmiş çaresizlik olarak tarif edilebilir. Yapılacak ilk iş meclis açılır açılmaz meslek yasamızda bulunan YMM zorunluluğu olan bütün hükümlerin kaldırılmasıdır. Hangi akademik odada bu tür bir sınıflama vardır? Örneğin barolarda Dr. Doç. Prof. başkan olur deniyor mu? Veya tabip odalarında uzman doktorlar başkan olur deniyor mu? Veya mühendislik odalarında yüksek mühendisler başkan olur deniyor mu? Yönetim kurulunda şu kadar yüksek mühendis, şu kadar normal mühendis olur deniyor mu?

Bu günlerde mesleği yönetmeye talip meslek grupları ülkenin her tarafına giderek kendilerini tanıtarak, illerde bulunan oda yöneticilerinden ve delege arkadaşlarımızdan oy talep ediyorlar. Ancak hiçbirisinden meslekte çığır açacak, meslektaşın vizyonunu yükseltecek bir program ve proje duymuş değiliz. Aksine hala beyanname verme sürelerini nasıl uzattıklarını, iktidara gelirlerse nasıl uzatacaklarına dair vaatler duyuyoruz. Bunlar pansuman tedbirlerdir. Bunlarla bir yere varılması da mümkün değildir.

Önümüzdeki günlerde propaganda çalışmalarının daha da artacağını umuyoruz. Ancak mesleğin önünde iki ayrı handikap daha vardır. Bunlar da nispi aidat ve nispi seçim sistemidir. Nispi temsil sisteminin meslekte müellifi olarak bugün gelinen noktadan hiç de memnun değilim. Çünkü bu sistem demokrasiyi içselleştirmiş toplumlarda uygulanabilir. Önüne gelen azıcık kendine güvenen herkes bir grup kurarak seçimlere katılmakta ve egolarını tatmin etmeye çalışmaktadır. Bu kadar grup kurulması hiç de hayra alamet değildir. Örneğin küçük bir vilayette 5 kişilik yönetim kurulu 1-1-1-1-1 gibi sonuçlanabiliyor ve bu durumda uzun süre yönetim oluşturulamıyor. Oysa kimse oraya kendi egosunu temsilen seçilmiyor ki! Mesleğin ve meslektaşın sorunlarını çözmek için seçilenlerin uzlaşmayı da bilmesi gerekiyor. Tabi bunun uzantısı olarak TÜRMOB’da da irili ufaklı onlarca grup yönetime aday olabiliyor. Dün bir grup içinde gördüklerimiz bugün ufak tefek görüş ayrılıkları ile yarın başka bir gruba geçebiliyor. Veya küskünler yeni bir grup daha kurabiliyorlar. Sorsan bir fark yok, “ama biz Osmanlı bankasıyız” diyorlar.

Diğer konu da nispi aidat sorunudur. Yasa çıktığından beri uygulanan nispi aidat odaların başını ağrıtacak gibi görünüyor. 2016 yılında yapılan bir itirazı değerlendiren Danıştay bu aidatı iptal ederek odaların gelirlerinin büyük bir bölümünü kesti. Danıştay bu aidatın yasal dayanağı olmadığını belirttiği için bu aidatın geri ödenmesi gibi bir durum ortaya çıktı. Odaların birçoğu bu aidatla bile masraflarını karşılayamazken bir de geri ödeme sorunu ile baş başa kaldı. Bu aidatın geri gelmesi için yapılan bir çalışma ise tarafımızdan bir müdahale ile TBMM genel kuruludan dönmüştü. Ancak bunun geri ödenmemesi için bir tedbirin alınması da ortada bir zaruret olarak durmaktadır.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz. Anladım