Giresun Haberleri

Sis Dağı Yaylasında Bir Kış Günü…

Bu yazıyı paylaşın

Bir iş için üç Aralık öğle üzeri Sisdağı yaylasına çıktık. İş için kullanacağımız çinko, çivi, çaplama gibi malzemeyi; karlı ve buzlu yolların fatihi 4×4 arazili araba ile 40 -50 cm karda evin kapısına kadar ulaştırıp, istif ettik. 4×4 ü Giresun’a yolcu ettik. Biz iki yaşlı arkadaş yaylada kaldık.

Evin su şebekesinin vanasını açtım. Tıss… Sular donmuş, musluklardan su akmıyor. Elektrik kesik. Rüzgâr açıktan geçen telleri koparmış.

Biz malzemeyi istiflerken saat 14 olmuş. Etrafta dereden başka içme suyu alacağımız kaynakta yok. Birde yemek için aldığım ızgaralık 3 kilo hamsi var. Ana yola yakın dere kenarına park ettiğim arabamın yanına indik. Arabada plastik boş su kapları var. Obanın merkezindeki cami ve kahve mevkiine çıktık. Etrafta 40 cm kar var, lakin asfalt yol gelen giden arabalarca açılmış, açılan yerlerde karlar erimiş, asfalt görünüyor. Arabada ısı 9 derece yazıyor. Cami kapısında 10 a yakın araba var. Çoğu çeşmeden su dolduruyor.

Mehmet Ödemiş hocam hamsi başlarını koparmaya başlayınca; bende su kaplarını doldurup arabanın içine taşımaya koyuldum. Bu yerde bir saat kaldık. Bir saatte 20 araba geldi. 15 araba gitti. Hepsi de boş kaplara su doldurdu. Arabayı park ettiğim dere kenarındaki yerden 300 metrelik yolu, bata çıka 4 seferde temiz su dolu kapları ikişer ikişer eve taşıdım. İki seferde ihtiyaç halinde kullanmak üzere 4 kap kadar suyu dereden aldım.

Saat 17 oldu. Mehmet hoca guzineyi yakmış. Bende eski evde bir köşede bulunan cam ışığını aldım. Giresun’dan alıp yaylaya çıkardığım gaz yağı ile deposunu doldurdum. Fitiline gaz yağı dökerek ışığı yaktım. Camını geçirip odaya koydum. Şimdi ışığımız var. Mekân aydınlandı. Suyumuzda tamam.

Abaluğu lokantasından aldığımız sebzeli yemek ile haşlamayı ısıttık. Kaynar kaynar halputtuk. Baktım saat 18 olmuş. Hem şeker, hem tansiyon, hem de prostat var. En fazla 40 dakikada bir tuvalete çıkıp küçük su dökmem lazım. Tuvaletlerde su yok. Dışarı çıkmam, evin etrafındaki çamların dibine gitmem gerekli. Gündüz gördük. Evin etraflarında ayının ayak izleri var. Biraz da çekiniyorum. Neyse yanımızda projektör gibi aydınlatan avcı lambası var. Dışarı çıktım. Önce lambanın gösterdiği yerleri taradım. Ayı var mı kontrol ettim.  Emin olunca kapıya çıkıp ihtiyacımı öyle gördüm.

Artık saatler ilerliyor. KonuÅŸma, sohbet karşılıklı sürüyor. Hasarlı evde büyükçe bir radyo var.  Gittim aldım. Gelirken yanımda getirdiÄŸim 4 büyük pili çantamdan çıkardım. Radyonun pil kapağını açtım. Baktım 6 pil resmi çizmiÅŸler. Bizde 4 pil var. “Bu iÅŸ battı. Radyoyu unut” dedim.

Dışarıda kar dondu. Tüm obadaki kar beton misali betonlaştı.  Elimle yokladım.  Boncuk, boncuk buzlaşmış. Geceye soğuk ayaz düşmüş. Üstüne çıktım. Batmadı. Guzineye devamlı odun atıyoruz. Mehmet Hoca fokur fokur kaynayan su ile çay demliyor. 4’er bardak kaynar çaydan yudumluyoruz.

Bu arada odadaki iki adet kanepeyi yatmak için düzenledik. Ben kanepeme bir yastık, bir yorgan, bir battaniye serdim. Mehmet Hoca 3 battaniye aldı. Bu sürede yarım saatte bir küçük su dökmeye önce ben sonra hoca cam dibine doğru yollanıyoruz. Galiba gündüz ayaklarımızı üşüttük. Saatte bir çıkmamız lazımdı.

Kuzineyi hiç kaçırmıyoruz. Daima odun atıyoruz. Depoda odun çok. Saat 11 doğru yattık. Artık yattığımız yerden konuşuyoruz.  Bir saat kadar uyumuşum. Yine dışarı çıktım. Dönüşte kuzineye odun attım. Gene yattım. Uyanınınca saate baktım.  Gecenin üçü olmuş. Odamızda cam ışığı yanıyor. Önce dışarı çıktım. Çam dibine uğradım.

Baktım odun bitmiş. Odun kabını aldım. Depoya indim. Kovayı doldurdum.  Eve girmeden lambayı etrafa tutarak çevreyi yokladım. Ayı, tilki, tavşan aradım.  Göremedim.

Kuzineye yeni odunlardan koyup lamba elimde hasarlı evimin kapısına geçtim. Ay çıkmış, yerdeki kar beyazıyla birlikte geceyi gündüze çevirmişti. Dışarıda dolaşıp ayı takıntısını yendim.

Akşam içtiğimiz demli çaydan olsa gerek uykum tamamen kaçtı.  Koltuğu guzinenin yanına çektim. Ayaklarımı uzatıp sabah güneşi doğuncaya kadar oturdum. Bu sırada guzineyi devamlı yaktım. Odun bitince takviye yaptım. Mehmet hoca uyudu, uyandı.

Saat 8.30 da; rüzgârın uçurduğu çatıyı tamir edecek ustalar geldi. O saate kadar güneşin parlak ışıkları ile hasbihal olup, karların üstünde dolaştım.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz. Anladım