Giresun Haberleri

Otçu Göçü     

Bu yazıyı paylaşın

Ot göçü, Giresun, Gümüşhane ve Trabzon dolaylarında her yıl yapılan ve genellikle aynı tarihlere rastgelen önemli günlerden biridir. Hep beraber yaylaya gidilir. Her köyün ot göçü (“otçu göçü”de denilir bazen) ayrı ayrı günlerde gider yaylaya. Bazen bir kaç köyün birden gittiği de olur. Bu da onların şansınadır.

Ekinler (mısır) ekilir. Ekinler biraz büyüdükten sonra “eski ot” denilen ottan temizlenir. Daha sonra da “yeni ot” kazılır. Köyün ot işi bittikten sonra köylüler aralarında bir gün kararlaştırırlar. O güne kadar herkes hazırlık yapar.

Ot göçüne gidenler en yeni elbiselerini giyerler. Sanki bir bayram veya düğün varmış gibi neşelidirler. Pikniğe gider gibi en güzel yemekler hazırlanır. O sabah herkes erkenden kalkar. En güzel elbiseler giyilir, yemeğini yer, evlerinden çıkarlar. Köyün çıkışında toplanırlar. Ata yıka, çala oynaya yola koyulurlar. Hem oynanır hem de gidilir. Türkü çağrılır, kemençe çalınır. Bir bayram günüdür o gün. Öğle yaklaşır. Erkekler karar verilen yerde toplanırlar. Yemek yenecektir artık. Yemekler çıkar, sıra sıra dizilir. Yemek yenirken herkes köyde yaptığı ve yapamadığı işleri sıralar bir bir. Yaylada olanların hasretinden bahsedilirken, akşama varılacak ve kısa süreli de olsa hasret giderilecektir. Kemençe kıvrak horon havaları çalarken kısa Karadeniz manileri söylenir.

Karadeniz gençleri/ ot göçüne giderler
Çıkarlar Kadırga’ya / güzel horon ederler.

Ata yıka, çala oynaya yola koyulurlar. Ufukta beliren kızıl bulutlar akşam olduğunu haber vermiştir, artık. Obaya haber varmış o ufacık keliflerde (yayla evi) heyecan başlamıştır, bile. Koca karılar çocuklara “oğlum başını kaşı bakalım” derler. Çocuk da başını tatlı tatlı kaşır. Başının ön tarafını kaşıdıysa o evin cenikcisi (Cenik köy, cenikci de köyden gelen demektir) gelecektir. Eğer arka tarafını kaşırsa gelmeyecek demektir. Diğer taraftan çocuklar toplanır “heleya hüleya cenikciler gele ya” diye tempo tutarlar. Yollara dökülürler, cenikcileri karşılarlar. Yaylaya giriş bir başka olur. İlerde, sırtında yüküyle katırlar, peşinde atta binekli erkekler, en arkada da yaya erkek ve kadınlar. Gençler horona tutuşurlar. Düz bir yerde toplanılır. Biraz horon tepildikten sonra evlere çekilir, herkes.

Ertesi gün pazara gidilir. Pazarda da şenlik devam eder. Soğuk suyun başında kuzu kavurması yenirken tekrar silahlar konuşur. Birbiri ardı sıra patlar. Öğleden sonra tekrar obaya dönülür. Yapılacak işler bu kısa süre içinde yapılır, kırık dökük yerler tamir edilir. Onlarla köye gelmek isteyen çocuklar ve gençler bir daha ikna edilmek zorun kalınır. Öyle ya yazı sıcağı ve sineğinden kaçmak için iyi bir yerdir yayla. Ayrıca ineğe ve koyuna da bakacak çobana çok ihtiyaç vardır yaylada. Bir iki gün daha dinlenilir. Bütün yorgunlukları çıkmıştır artık.

Ama bunun bir de aması var. Bu da diğer değerlerimiz gibi yitmeye yüz tutmuştur. Artık herkes minibüs ve kamyonlarla gider oldu yaylaya. Teyp ve pikap gireli beri köyümüze türkü çağırılmaz, kemençe çalınmaz oldu. Yitmedi ama yitiyor. Bu gidişle de o da yitecek.

Not: Bu yazı 1976 yılında yazılmış, zamanın en önemli Edebiyat Dergilerinden Ilgaz Dergisi’nde yayımlanmıştır.

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz. Anladım